Ev Arkadaşımın Türbanlı Annesi! (4) (Burak 24 Y., İstanbul)
Serhat göründü ilk önce, hemen ardından da Meryem Hanım. İkisi
de çırılçıplaktı. Yıkanmışlardı, Meryem
Hanım elindeki havluyla saçlarını kuruluyordu. Serhat'ın
inik haldeki yarağı kasıklarına geliyordu.
Serhat çekyata uzanırken Meryem Hanım bir süre daha kuruladı
saçlarını, ardından o da Serhat'ın yanına uzandı.
Birbirlerine sarıldılar. Serhat Meryem Hanımın götünün
yanaklarını okşuyor, avuçluyordu. Meryem Hanımsa onun
göğsünü öperken bir eliyle de yarağını kavramış
okşuyordu. Sikişmiş, banyo yapmış, şimdi de
ağır tempoda sevişiyorlardı.
Serhat Meryem Hanımın iri memelerini öpmeye, emmeye başladı
az sonra. Kaba, iri elleriyse çıplak vücudunda geziniyor,
kalçalarını, karnını okşuyordu sürekli. Meryem
Hanım buna Serhat'ın yarağını sıvazlayarak
yanıt veriyor, onun çıplak göğsünde dudaklarını
gezdiriyordu. Yarağım gitgide sertleşmeye
başlamıştı. İkinci postanın öncesinde kıvama
getiriyorlardı birbirlerini.
O ara kapının vurulduğunu duydum. Kulaklığa rağmen
'Güm güm!' diye gelen sesler beni korkuya düşürdü.
Kulaklığı çıkardım ve "E, Efendim?" dedim heyecandan
kekeleyerek. Kapının arkasından gelen Meryem Hanımın
sesiyle daha da heyecanlanıp telaşlandım. "Burak, tatlı yer
misin?" diye soruyordu. "Bir saniye!" dedim ve videoyu durdurup ekranı
kapattım hemen.
Pantolonun önünde çadırı dikmiştim. Beni bu halde görürse ne
yapardım? Kapıyı açtım, ama arkasına geçtim,
başımı uzattım. Elinde bir tabak sütlaç vardı.
"Rahatsız etmedim İnşallah?" deyince, "Yo, yok, müzik dinliyordum..."
dedim. "Söylemeyi unuttum. Sütlaç yapıp dolaba koymuştum. Dolapta
gene var, almak istersen çekinme!" dedi tabağı uzatarak. "Çok
teşekkür ederim, zahmet oldu size!" dedim jestine karşılık.
"Yok canım ne zahmeti!" dedi gülümseyerek.
Dakikalar önce salonda bakışlarımdan rahatsız olmuş
gibi görünürken, şimdi karşımda gülümsemesini anlayamadım.
Ama bunun sebebini öğrenmem gecikmedi. Meryem Hanım, "Şey
diyecektim, bu telefonu ben çözemedim, Cemil de anlamadı. Sen nasıl
kullanıldığını biliyor musun?" dedi. "Tabii,
bakarım!" dedim. "Tamam, sütlacını ye, ondan sonra!" dedi yine
gülümseyip.
Yatağımın üzerine oturup Meryem Hanımın
yaptığı sütlacı kaşıkladım. Çok güzel
yapmıştı, afiyetle yedim. Ekranımda kadının
Serhat'la sevişmesini izlerken bir anda karşıma elinde bir tabak
sütlaçla çıkmıştı. Doğrusu ilginç bir durumdu.
Yarağımın sertliği yaşadığım heyecan ve
korkuyla geçmişti çoktan. Yuvasına çekilmiş köstebek gibi gözden
kaybolmuştu bir anda.
Salona geçtiğimde Meryem Hanım çekyatta oturuyordu. Cemil
görünmüyordu. "Cemil yok mu?" diye sordum. "Yok, dışarı
çıktı, arkadaşıyla buluşacakmış!" dedi.
Akşam vakti evde yalnızdık. Meryem Hanım eve
geldiğinden beri ilk defa böyle bir durum yaşanıyordu.
Telefon elindeydi. Çekyatın yanındaki sandalyeye oturdum, ama Meryem
Hanım, "İstersen böyle gel!" dedi yanını göstererek. Çok
heyecanlıydım, Meryem Hanımla ilk kez böylesine
yakınlık kuruyordum. Telefonu verirken yine parmaklarım
parmaklarına değdi. Bembeyaz yumuşacık, etli parmak uçları
bile içimi bir hoş ediyor, beni heyecanlandırıyordu.
Çok bilinmeyen bir markanın dokunmatik bir telefonuydu. Alışmak
için biraz kurcalamak gerekiyordu. Ben telefonla uğraşırken
Meryem Hanım dikkatle bakıyordu. Heyecandan ölecektim sanki.
Dakikalar önce bilgisayarımın ekranında deliler gibi
sikişen, sevişen kadın şimdi yanı
başımdaydı. Hacı yağı denilen biraz
ağır bir koku geliyordu üzerinden, ama rahatsız edici
değildi. Aksine Meryem Hanıma çok yakışan bir kokuydu.
Neyse ki birkaç dakika içinde çözmüştüm telefonu. Nasıl
kullanacağını gösterdim kabaca. Parmaklarını uzatıp,
"Şuraya mı dokunmam lazım, şöyle mi olacak?" gibi sorular
soruyordu telefon elimde olduğu halde. Pantolonun altında
yarağımın hafif hafif sertleşmeye
başladığını fark ediyordum. Kendime hakim olmaya
çalışsam da yapamıyordum.
Sonunda telefonu Meryem Hanıma verdim. "Eğer anlamazsanız gene
gösteririm!" deyince, "Allah razı olsun, çok sağ ol!" dedi.
Ardından kalkıp mutfağa geçti. Az sonra elinde bir tabak
sütlaçla geldi ve sehpanın üzerine koydu. Bolca tarçın dökmüştü
üstüne. Tekrar yanıma otururken, "Al ye bakalım!" dedi işaret
ederek.
Teşekkür edip sütlacı yerken, "Senin annen baban nerde
yaşıyordu?" diye sordu. "Muğla'da!" deyince, "Ha Muğla'da
tamam, Cemil söylemişti de unuttum, kusura bakma!" dedi mahcup bir edayla.
Ne iş yaptıklarını sorunca anlattım. "Ben de bizim
Sivas'la İstanbul'dan başka bir yeri bilmiyorum. Hoş, Sivas'ta
da evin içindeyim akşama kadar, bir yere çıktığım yok.
Aslında kadın terzisiyim, ama bizim herif sağ olsun
çalışmamı istemiyor. Burada da aynı, gene değişen
bir şey yok. Cemil'e söylüyorum, çıkar beni dışarı,
gezelim biraz, hava alalım diyorum, ama dinleyen kim. Kendine kız
arkadaş bulmuş bir tane, şimdi de onun yanına gitti zaten.
Oğlum anasını unuttu!" dedi gülümseyerek.
Demek Cemil kız arkadaş yapmıştı. Haberim yoktu
bundan. Ne diyeceğimi bilmediğimden susmak en iyisiydi. Sessizce
sütlacı yiyip bitirince, "Gene var, getireyim mi?" diye sordu. "Yok,
zahmet etmeyin..." dedim utangaçça. "Afiyet olsun!" dedi. Kısa bir
sessizlik oldu, odama gidip gitmeme konusunda kararsızdım.
"Senin var mı arkadaşın?" diye sorunca, "Efendim?" dedim
heyecanla. "Arkadaşın, yani kız arkadaşın var mı?"
diye sordu bu kez. Meryem Hanım muhabbeti ilerletiyordu. Kalbimin
atışları hızlanmaya başladı. "Vardı, ama
ayrıldık!" dedim. "Bu zamanda kızlar da bir acayip. Eskiden
erkekler kız peşinde koşardı, şimdi kızlar erkek
peşinde koşuyor. Al bizimkinin bulduğu mesela. Çorum'dan
gelmiş buraya okumaya, ama akşamın bu saatinde elin
adamıyla dışarlarda geziyor!" dedi. "Öyle, zaman
değişti!" dedim dediklerini onaylıyormuş gibi yaparak.
Meryem Hanıma göre zaman değişmiş kızlar erkek
peşinde koşuyordu, ama kendisi de kocasının
olmamasını fırsat bilip aşığı ile çatır
çatır sikişiyordu.
"Bana müsaade..." dedim ayağa kalkıp. "Sütlaç istersen dolaptan al,
bir tencere yaptım!" dedi gülümseyerek. "Sağ olun!" diyerek odama
geçerken, Meryem Hanımın sandığım gibi biri
olmadığını anladım. Yanında kocası,
oğlu veya Serhat varken benden çekinir görünürken, kimse
olmadığında rahat hareket ediyor, çekinmiyordu. Pazar günü
börekten yiyebileceğimi söylemesi, kendisini taksiye bindirmemi istemesi
de bunun bir işaretiydi.
Kapıyı yavaşça kilitledim ve bilgisayarın başına
oturdum. Ekranı açtım, kulaklığı taktım.
Kaldığım yerden devam ettim izlemeye. Az önce içerde,
yanımda oturan, kokusunu aldığım, nefes alış
verişlerini hissettiğim Meryem Hanım şimdi yine Serhat'la
sevişiyordu.
Serhat memelerini öpüyor, emiyordu sürekli. Meryem Hanımsa, "Daha
hızlı, hızlı em!" diyordu Serhat'a. Onun kel
kafasını, omuzlarını, sırtını
okşuyordu. Serhat aldığı talimatla memelere iyice yumuldu,
dili meme uçlarında geziniyor, ısırıyor, dişliyordu.
Saatin gizli kamerası saniye saniye net bir şekilde kaydetmişti
hepsini. Meryem Hanım tatmin olmamış gibi, "Hızlı em,
daha hızlı!" deyip duruyordu yine.
Serhat'ın iri elleri bembeyaz, dolgun kalçasında, götünün üzerinde
gezinirken, Meryem Hanım başını sağa sola çeviriyor,
"Ihhh, ohhh..." diye diye hafiften inliyordu. Yarağım demir gibi
olmuştu bile. Hemen pantolonu indirdim, bir elimi yarağıma
atıp okşamaya başladım.
İki Meryem Hanım vardı. Biri salonda oturup oğlunun
kız arkadaş edinmesinden şikayet eden, diğeri ise kendini
aşığının kollarına atan. İkisi de aynı
kadındı. Biri ahlak, namus bekçisi rolünde iken, diğeri gerçek
bir fahişeydi. Ve ben aynı anda ikisine birden şahit oluyordum.
Serhat üzerine uzandı Meryem Hanımın. Meryem Hanım
dizlerinden büktüğü bacaklarını iki yana açarak
aşığını kollarının arasına aldı.
Serhat şimdi memelerine daha büyük bir saldırı başlatmıştı.
Meryem Hanım onun kel kafasını, sırtını, belini
zaman zaman da götünü okşuyordu. Serhat'ın gür sakalları
yüzünde, yanaklarında, dudaklarında, memelerinde geziniyordu sürekli
ve Meryem Hanım bundan rahatsızlık duymuyor, aksine çok mutlu
oluyordu.
Bir süre sonra Serhat doğruldu ve ayağa kalktı. Elini yine
pantolonuna ve cüzdanına attı. Az sonra, "Hassiktir!" dedi
cüzdanın içine bakarak. Başka kondom yoktu anlaşılan.
Meryem Hanım, "Yok mu?" diye sorunca, "Yok!" dedi Serhat. "Ne
yapacağız?" dedi Meryem Hanım. Serhat, "Ne olacak, daha önce
kondom mu vardı, böyle yapacağız!" deyince, Meryem Hanım,
"Olmaz, daha önce de böyle yaptın, sonra gördük sonucunu!" dedi. Ne
olmuştu ki?
"Korkma, boşalmam içine!" dedi Serhat, ama Meryem Hanım ikna
olmuyordu. Serhat, "Ne yapalım şimdi sana, içine boşalmam
diyorum, anlamıyor musun? Çok istemiyorsan götten ver o zaman!" dedi sert bir
sesle. Bunu duyunca heyecanım daha da arttı. Yoksa Serhat Meryem
Hanımı götünden mi sikecekti? Meryem Hanım götünden de mi
veriyordu Serhat'a?
Ancak Meryem Hanımın, "Sen git karını götünden sik!" demesi
ile hevesim kursağımda kaldı. Bu sözlere Serhat'ın cevabı,
"Verse de siksek!" oldu. Meryem Hanım doğruldu çekyatın üzerinde
ve "Bak, bir daha şu lastik olmadan gelme buraya. Allah göstermesin geçen
sefer gebe kaldım, gördün başımıza gelenleri, kalkıp
benim başımı yakma gene. Dikkat et, boşalmadan önce
çıkart hemen!" dedi. Demek Serhat'tan hamile kalmış ve büyük
ihtimalle de çocuğu aldırmıştı. Duyduklarıma
inanamıyordum.
Serhat, "Tamam tamam, korkma sen, ben tutarım kendimi!" dedi
başını sallayarak. Ardından, "Sen üstüme çık!" dedi ve
çekyata uzandı sırt üstü. Yarağı sertleşmiş
kalın bir sopa gibi havaya dikilmişti. Meryem Hanım bir süre bu
sopayı sıvazladı eliyle, kısa bir süre de ağzına
alarak emdi, yalayıp parlattı. Kalbim yerinden fırlayacakmış
gibi atıyordu. Az sonra Meryem Hanım çekyatın üstüne
çıktı, her iki ayağını Serhat'ın
kalçalarının yanına koydu ve yarak altında kalacak
şekilde çömeldi.
Nefesimi tutmuş izliyordum. Yarağımdan zevk
sıvıları gelmeye başlamıştı yine. Meryem
Hanım eliyle Serhat'ın yarağını kavradı ve
amına hizaladı. Kocaman yarak amına girmeye başlarken
gözden de kayboluyordu. Sonunda Serhat'ın yarağı Meryem
Hanımın amında kaybolmuştu. Koca yarağı tamamen
amına almıştı Meryem Hanım.
Bir süre oturur, daha doğrusu işer gibi çömelir vaziyette kaldı
Meryem Hanım. Ardından götünü ileri geri hareket ettirmeye ve
yaylanmaya başladı. Bu anlarda, "Immm, ohhh, ayyy..." diyerek
gözlerini kapatmış halde kendinden geçmiş aldığı
zevki gösteriyordu.
Dizlerinden tutmuş oturup kalkmaya başladı yarak amında
olduğu halde. Serhat ise onu belinden tutmuş destekliyordu. "Böyle
daha güzel!" dedi Meryem Hanım az sonra. Serhat, "Sana spiral taktır
dedim, anlatamadım!" dedi. Ama Meryem Hanımdan cevap gelmedi bu
sözlere. Öne doğru eğildi az sonra, ellerini Serhat'ın
çıplak, kıllı ve geniş göğsüne attı. İleri
geri yaylanıyor, götünü kaldırıp indiriyor, yarak amına
girip çıkıyordu sürekli.
Serhat'ın elleri dolgun vücudunda, memelerinde, götünde geziniyor, sarkan
memelerini deli gibi emiyor, öpüyordu. Çekyatın
gıcırtıları geliyordu kulağıma. Meryem Hanım
altta olduğu gibi üstte de uzmandı, erkeğini mutlu etmesini
biliyordu.
Hareketleri, yaylanmaları gittikçe hızlanmaya başladı.
İniltileri de çoğalıyordu. Terlemiş,
ıslanmış amından osuruk sesine benzer sesler gelmeye
başlamıştı. Serhat'ın demirden yarağı
amının duvarlarını dövüyordu devamlı ve bu halinden
çok memnundu. Öne doğru biraz daha eğilince götü tümsek yapıp
havaya dikildi. Bu anda Serhat alttan güçlü, sert ve seri şekilde
pompalamaya başladı. "Ohhh, ohhh, ımmmm, ahhhh, evet, ahhh,
evett, devam ettt, uhhhh, sik, ohhh, sik!" demeye
başlamıştı Meryem Hanım.
Serhat'ın güçlü yarak darbeleriyle etli göt yanakları şiddetle
löpürdüyordu. Amından gelen osuruk benzeri seslere 'Şap, şap,
şap!' şeklindeki pompalama sesleri karışıyordu.
İri memeleri de aynı göt yanakları gibi sallanıyordu.
Çekyatın gıcırtıları ve çatırtıları her
geçen saniye daha da artıyordu.
Serhat'tan yine ayı gibi sesler çıkmaya
başlamıştı. Meryem Hanım vahşi bir
boğanın üstündeki Rodeocu gibi havaya zıplıyordu. Serhat
kaba elleriyle onu sıkıca sarmamış olsa tavana
zıplayıp başını vuracaktı sanki. Çılgın
bir sikişme daha yaşanıyordu, artık kendimi ekrandaki
sikişmenin seyrine bırakmıştım.
Yarağımı okşuyordum sürekli, zevk sıvıları
akmaya, elimi ıslatmaya devam ediyordu.
Derken Serhat Meryem Hanımı yarağı amında olduğu
halde güçlü kollarıyla sıkıca tuttu ve dönerek altına
aldı bir güreşçi gibi. Hemen ardından da bacaklarını
tutup omuzlarına attı ve belinden sıkıca kavrayarak
temposunu hiç değiştirmeden sikmeye devam etti.
Var gücüyle pompalıyordu Meryem Hanımın amına.
Yarağı hızlı ve sert şekilde girip çıkıyor,
Meryem Hanımın memeleri her yöne deliler gibi sallanıyordu.
Çekyatın gıcırtıları daha da artmıştı.
Meryem Hanım ellerini arkaya doğru atmış çekyatın
kolundan tutuyordu. Başı ise yere düşen minder nedeniyle çekyatın
koluna vurup duruyordu.
"Ayyy, yavaş, ahhh, yavaş ol, ıhhh!" demeye
başlamıştı. Serhat kendini kaybetmiş halde öküz gibi
sikiyordu Meryem Hanımı. Kadının yüzünde acı ile zevki
bir arada görüyordum. Serhat boşalacak gibi görünmüyordu hiç. Yarak darbeleriyle
beraber Meryem Hanımın bacakları yaylanıp duruyor, çok
güçlü 'Şap, şap, şap!' sesleri beynimin içinde patlıyordu.
Serhat bu pozisyonu da çok devam ettirmedi. Meryem Hanımın
amından çıktı bir anda ve ayağa kalktı. Meryem
Hanımı elinden tutup kaldırırken, "Ne yapıyorsun?"
dedi Meryem Hanım. "Gel şöyle!" dedi Serhat sabırsızca.
Yarağı sopa gibiydi yine. Bir anda Meryem Hanımı
kalçalarından tutarak havaya kaldırdı. İnanılmaz güçlü
bir adamdı.
Meryem Hanım kollarını onun boynuna dolarken Serhat
hızlı ve seri hareketlerle Meryem Hanımın amı ile
yarağını buluşturdu. Bu şekilde onu ayakta sikmeye
başladı. Saatin yani kameranın tam karşısında
muhteşem bir sikiş filmi çektiklerinden habersizlerdi. Serhat güçlü
kollarıyla Meryem Hanımı yukarı aşağı
kaldırıp indiriyor, yarağını amının en
derinlerine kadar köklüyordu. Meryem Hanımın uzun siyah saçları
rüzgardaymış gibi dalgalanırken, "Ahhh, ahhh, ımmm, ohhh,
uhhh!" sesleri dudaklarından dökülüyordu.
Şiddetli 'Şap, şap, şap!' sesleri geliyordu yine. Bu
muhteşem çılgın sikiş devam ederken bir anda bir telefonun
çaldığını duydum. Çalan Meryem Hanımın
telefonuydu. Deliler gibi aşığının kollarında
sikişirken çalıyordu telefonu, ama Meryem Hanım bunun
farkında değildi o anda. Telefon uzun uzun çalıp sustu, ama
sikişmeleri devam ediyordu.
Serhat ayaklarını iki yana ayırmış, sağlamca
basmıştı yere ve üzerinde 70-75 kiloluk bir yük varken bile
yerinden kıpırdamıyordu. İri yarağını Meryem
Hanımın tatlı amına sokup çıkartıyor,
aldığı zevki ayı gibi, öküz gibi böğürerek sesler
çıkartarak açığa vuruyordu.
Artık kendimi tutacak durumda değildim. Bir anda deli gibi
sarsıla sarsıla boşalmaya başladım. Döllerim
dikilmiş yarağımdan havaya sıçrarken,
yaşadığım mutlulukla kendimden geçmiş gibiydim.
Ekrandaki Serhat'ın çıkardığı sesler de boşalmaya
yaklaştığını gösteriyordu. Derken bir anda Meryem
Hanımı iyice havaya kaldırdı, devasa yarağı
kadının amından çıkarken Meryem Hanımı indirdi
yere. Meryem Hanım ayakları yere değer değmez bir anda
Serhat'ın önünde dizlerinin üzerine çöktü ve az önce amına giren
yarağı ağzına alarak somurmaya başladı.
İki eliyle kavradığı yarağı deli gibi
sıvazlıyor, ağzının, boğazının en
derin, uç noktalarına almaya çalışıyordu. Bu anlarda
başı ileri geri, sağa sola hareket ediyordu. Serhat'ın iri
yarağının yanağında yaptığı
şişliği rahatlıkla görebiliyordum. Serhat ise çok mutluydu,
"Yala, yala benim orospum, yala!" deyip duruyordu Meryem Hanımın
saçlarını çekiştirirken.
Ve saniyeler sonra Serhat kurbanlık bir dana gibi böğürürken Meryem
Hanımın ağzına boşalmaya başladı. Meryem
Hanımın başını iki yanından sıkıca
tutmuş yarağını ağzının içine sokup
çıkartıyor, onu adeta ağzından sikiyordu. Meryem Hanım
kendini geriye atmaya, kurtulmaya çalışsa da yapamıyordu.
Öğürüyor, boğulur gibi sesler çıkartıyordu.
Evet, Serhat onu yarağıyla boğuyordu gerçekten de. Meryem
Hanım çaresiz, zavallı bir haldeydi. İki elini havaya
kaldırmış, Serhat'a durmasını, yapmamasını
işaret ediyordu, ama Serhat onu dinleyecek, duracak halde değildi.
Onu ağzından sikmeye devam ediyordu. Ağır çekime aldım
videoyu ve zoom yaptım Meryem Hanımın yüzüne doğru.
Gözlerinden akan yaşları gördüm. Yanaklarından süzülen
gözyaşları büyük bir keyifle, zevkle başlayan sikişmenin
ağlama ile final yaptığını gösteriyordu. Yüzündeki
çaresizlik ve acı daha bir belli oluyordu bu görüntülerde. Yeniden normal
şekilde izlemeye başlarken Serhat yarağını
çıkardı Meryem Hanımın ağzından.
O anda güçlü öğürtüler çıkartmaya başladı Meryem Hanım
ve hemen ayağa kalkıp içeri doğru koştu. Tuvalete
girmiş, kusuyordu. Serhat ise Meryem Hanımın
çıkardığı kırmızı gömleği ile
yarağını sildi. Halının üzerine bir miktar dölü
akmıştı, onu da eğilip silerken Meryem Hanımın
içerden ettiği küfürler geliyordu kulağıma.
"Orospu çocuğu, Allah belanı versin, siktir git buradan, defol. Sen
git ananın amını sik, orospunun doğurduğu,
şerefsiz piç!" diyordu. Serhat ise Meryem Hanımın ettiği
küfürleri duyuyor, ama sadece gülümsüyor, başka bir şey demiyordu.
Üzerini giyindiğinde Meryem Hanım halen tuvaletteydi. Az sonra
görüntüye Meryem Hanım da girdi. Elinde beyaz bir el havlusu vardı,
ağzını siliyordu. "Orospu çocuğu, siktir git buradan,
çık dışarı, defol. Sen beni karın mı zannettin
lan, siktir git, şerefsiz piç!" dedi öfkeyle. Serhat ise bu sözlere pis
pis sırıtarak karşılık veriyor, tek kelime etmiyordu.
Serhat görüntüden çıkarken sesi geldi. "Bu poşetin içinde telefon var!"
dedi, ardından da kapının sertçe kapanma sesi geldi
kulağıma. Meryem Hanım çekyata oturup sağına soluna
bakarken Serhat'a küfretmeye devam ediyordu. Güzel başlayan iş
sonunda boka sarmıştı.
Sonraki görüntülerde Meryem Hanım çırılçıplak bir halde
salona geldi. Yıkanmış, kurulanmıştı. Elinde
kırmızı bir külotla sutyen vardı. Külot ve sutyeni
giydikten sonra üzerindeki siyah eteğini giydi, Serhat'ın döllerini
sildiği kırmızı gömleğini görünce gene ağır
küfürler savurdu Serhat'a. Az sonra görüntüye girdiğinde çiçekli bol
gömleği vardı üzerinde. Salonu topladı, çekyatı düzeltti.
Serhat'la sikişirken çalan telefonunu aldı eline, az sonra biriyle konuşuyordu.
Konuştuğu kocası Hamit beydi.
"İyiyim, sen nasılsın? İçerde bizim oğlanın
odasını topluyordum duymadım. Nasıl gidiyor işlerin?
Ne zaman dönersin? İyi, tamam, hadi Allah'a emanet ol, görüşürüz!"
diyerek kısa bir konuşma yaptı kocasıyla. Zavallı
adamcağız gerçekten de karısının oğlunun
odasını topladığına inanmıştı. Oysa
gerçekleri bilse ne yapardı kim bilir?
Görüntüden kayboldu, yeniden geldiğinde Serhat'ın dediği poşet
elindeydi. Ardından görüntüden çıktı, Cemil'in oda
kapısının kapanma sesi geldi peşi sıra. Saat 12:00
olmuştu.
Bunun haricinde olan görüntüler bir şey değildi. Video
dosyasını bilgisayarıma kesip yapıştırdım.
Hafıza kartını yeniden saate takmam gerekliydi. Kalktım,
her yanım dölle kaplanmıştı. Halının üzerinde de
vardı. Külotumla sildim dölleri. Yeni bir külotla
eşofmanlarımı giydim.
Yavaşça kapıyı açtım. Salondan televizyonun sesi geliyordu.
Saat onu geçiyordu. Yavaşça salona ilerledim. Meryem Hanım
oturmuş dizilerden birini izliyordu. Beni görünce toparlandı,
başındaki türbanını ve eteğini düzeltti. Az önce
izlediklerimden çok farklıydı bu haliyle. Acaba Serhat'la yine
sikişecek miydi, onu eve çağıracak mıydı? Bana
gülümserken düşündüklerim bunlardı. Belki de bana karşı
böyle yakın ve iyi davranmasının sebebi Serhat'la
yaptığı kavgaydı.
Ne olursa olsun bu kadına ilgi duyduğum gerçekti. Alev alev yanan bir
ateş vardı içinde, o ateşten ben de yararlanmak istiyordum. Onun
ateşiyle ruhumu ve bedenimi ısıtmak, kendimden geçip coşmak
istiyordum.
Cemil kız arkadaş edinmiş ve annesini Meryem Hanımın
dediği gibi unutmuş, geri plana atmıştı. Meryem
Hanımsa bu durumdan memnun değildi. Serhat'la da kavga etmişti.
Koca İstanbul'da en yakınındaki erkek olarak ben
kalmıştım. "Seviyor musun bu diziyi?" diye sordu. "Dizilerle pek
aram yok!" dedim yanıt olarak. Kumandayı uzatıp, "Al,
istediğini aç istersen!" deyince, "Yok, önemli değil, siz izleyin!"
dedim.
Sandalyeye oturdum, yanına oturmaya cesaretim yoktu çünkü. "Eğer
rahatsız ettiysem içeri geçerim?" dediğimde, "Estağfurullah,
burası senin evin, ben sonuçta misafirim!" dedi. "O ne demek, olur mu öyle
şey!" dedim. Oluşan sessizlikte ikimiz de diyecek bir şey
bulamıyorduk.
"Eğer isterseniz haftasonu dışarı çıkalım, Cemil
de gelir, dolaşırız?" dedim ürkek bir sesle. "Valla iyi olur,
ben de çok bunaldım burada!" dedi, dünden razıydı. Korkak
davranmama gerek yoktu, bunu anladım. Ben adım
attığımda Meryem Hanım da bir adımla
karşılık veriyordu. Bana orospu çocuğu dediği zamanlar
çoktan geride kalmıştı.
Bir süre daha oturduk öylece. Ardından Meryem Hanım ayağa
kalktı ve "Allah rahatlık versin, hayırlı geceler!" diyerek
içeriye yatmaya gitti.
Hafıza
kartını yeniden saate taktım. Bir sonraki kayıtta acaba bir
şeyler olacak mıydı çok merak ediyordum...
[Burak]
|