Ev Arkadaşımın Türbanlı Annesi! (1) (Burak 24 Y., İstanbul)
Merhaba, ben Burak. 24 yaşında üniversite öğrencisiyim. Bir arkadaşla
aynı evi paylaşıyordum ancak mezun olup gidince tek kaldım.
İlk bir iki ay idare etmeye çalışsam da tek başıma
kira ve diğer masrafların altından kalkamayacağım
belli olmuştu. Mezun olmama en az bir sene vardı daha. O nedenle yeni
bir ev arkadaşı bulmak için fakültenin panosuna ilan yapıştırdım.
Birkaç kişi ilgilendi ancak evi gelip gördüklerinde vazgeçtiler. Ev eski
bir binanın girişinin iki kat altındaydı. İki oda bir
salondan ibaret, küçük ve bakımsız bir daireydi. Sadece tek bir
odasının o da küçük bir penceresi vardı. Gündüz vakti bile evde lamba
yakmak gerekiyordu. Isıtma sistemi ise yoktu, kışın
elektrik sobası ile idare ediyordum. Yine de merkezi bir yerde
olduğundan epey bir para veriyordum kira olarak.
Birkaç gün sonra telefonum çaldı. Arayan Cemil adında birinci
sınıf öğrencisi bir çocuktu. Yurtta
kaldığını ama eve çıkmak istediğini söyledi. Eve
baktı, ben beğenmeyeceğini zannederken, "Tamam, tutuyorum!"
dedi. "Yurtta çok sıkıldım, yapamıyorum orada, en
azından burada kendi evimde olurum. Bir haftaya kadar
taşınırım!" deyince çok sevindim.
Cemil dediği gibi bir hafta sonra taşındı. Pencereli odada
ben kalıyordum, yandaki odayı ona verdim. Aramızdaki yaş
farkından dolayı saygıda kusur etmemeye çalışan, kendi
halinde, efendi ve temiz bir çocuktu. Ailesinin tek çocuğuydu. Anne ve
babası Sivas'ta yaşıyordu.
Bir ay kadar sonra memleketten anne ve babasının bir
akrabalarının düğünü için geleceğini ve burada kalıp
kalamayacaklarını sordu. "Ne demek oğlum, söylemen bile
ayıp. Benim için problem değil!" dedim. Eski ev arkadaşımın
annesi ve babası da zaman zaman gelir gider, kalırdı.
Birkaç gün sonra anne ve babası geldi. Babası Hamit adında,
kırklı yaşlarında orta boylu, zayıf biriydi. Annesi
ise Meryem isminde bir kadındı. Kocasından daha genç gösteren,
onun gibi orta boylu, tesettürlü bir kadındı. Annesi ben gelince
Cemil'in odasına geçip kapısını kapattı ve bütün
akşam odadan hiç çıkmadı. Tutucu, mutaassıp bir kadın
olduğunu hemen belli etmiş, yabancı bir erkeğin
yanında oturmaktan çekinmişti.
Hamit Bey efendi ve ağırbaşlı bir adamdı. Nakliyecilik
yapıyordu, zaten daha önce Cemil bahsetmişti bundan. O da
karısı gibi tutucu biriydi. Uzun saçlarımdan rahatsız
olduğunu anladım ancak bir şey diyemiyordu.
Cemil anne ve babasına odasını vermişti, kendisi salondaki
çekyatta yatacaktı. Ertesi gün okuldan döndüğümde evin
pırıl pırıl olduğunu, her yerin temizlendiğini
gördüm. Aynı zamanda mutfaktan çok güzel kokular geliyordu. Meryem
Hanım evi temizlemiş, yemek yapmıştı. Kendisine
teşekkür ettim ancak kadın bana cevap vermek yerine yüzüme bile
bakmadan Cemil'in odasına geçti ve kapıyı kapattı. Bu
şekilde davranmasına bozuldum ama neticede Anadolu
insanıydı ve bu da onların hayat şekliydi.
Bir sonraki akşam Hamit Bey ve Cemil'le yemek yedikten sonra odama geçtim.
Meryem Hanım yine Cemil'in odasına girmiş, yemeğini de
orada yemişti. Yaklaşan sınavlara hazırlanmam gerekiyordu.
Gecenin ilerleyen saatlerine kadar ders çalıştım. Saat iki gibi
yattım ama gözüme uyku girmiyordu. Bir saat kadar sonra küçük küçük
sesler, takırtılar duymaya başladım. Daha önce evde fare
olmuştu, acaba yeniden ortaya mı çıktılar diye
düşündüm.
Kulak kabarttım, duvar dibinden geliyor gibiydi sesler. Yavaşça
kalktım yataktan, cep telefonunun ışığı ile
yerlere baktım ama görünürde fare falan yoktu. Ancak sesler bir
azalıp bir çoğalarak gelmeye devam ediyordu. Kulağımı
duvara dayadım bu kez. Nefesimi tuttum ve seslerin yan odadan gelip
gelmediğini anlamaya çalıştım.
Evet, sesler yan odadan geliyordu ama bunlar farenin sesi değildi.
Cemil'in anne ve babası gecenin bu saatinde sikişiyorlardı,
çıkan ses yataktan geliyordu. Kalbimin atışları
hızlanmaya başladı birden. Oğullarının tek
kişilik yatağının üzerinde sikişiyordu anne ve
babası.
Yarağımın sertleşmeye başladığını
hissettim. Daha önce yaşamadığım bir deneyimdi bu.
Yaylı yatağın gıcırdama seslerine zaman zaman yatak
ayağının zeminde çıkardığı sesler
ekleniyordu. Hamit Bey ve Meryem hanımdan çıt çıkmıyor, bu
işi sessiz sedasız yapıyorlardı. Ancak yatak onlar gibi
sessiz kalamıyordu üzerinde yaşananlara.
Bir elimi yarağıma atıp okşamaya başladım.
Kalbimin atışlarını boyun damarlarımda hissediyordum.
İçerden gelebilecek en ufak sesi bile duymak için nefesimi
olabildiğince tutmaya çalışıyordum. Sesler zaman zaman
artıyor, azalıyordu. Bense yarağımı okşayıp
yutkunuyordum sürekli. Ayakta 31 çekecek hale gelmiştim.
Derken yaylı yatağın sesleri daha hızlı ve seri
şekilde gelmeye başladı. Aynı zamanda 'Tak, tuk!' sesleri
de eşlik ediyordu bu seslere. Hamit Bey gittikçe hızlanmaya
başlamıştı anlaşılan. Sesler 10-15 saniye kadar
bu şekilde devam ettikten sonra yavaş yavaş azalmaya
başladı. Hamit Bey boşalmıştı demek ki.
Bir süre daha kaldım o halde ve içeriyi dinledim, ancak sesler
kesilmişti. Yarağım patlayacak hale gelmişti.
Çırılçıplak bir halde yatağa uzandım, yan
tarafımda çatır çatır bir sikişmeye kulak misafiri
olmuştum. Yarağımı okşarken aklım Meryem
hanımdaydı. Kapalı, tutucu bir kadın da olsa sonuçta bir
kadındı ve kendini erkeğine teslim etmişti bu gece. Hem de
oğlunun yatağında.
Yarağımı okşaya okşaya sonunda döllerim akmaya
başladı. Gecenin karanlığında ev
arkadaşımın annesini düşünerek
boşalmıştım. Yere attığım külotumla
döllerimi sildim. Boşalmanın verdiği rahatlıkla uyudum.
Sabah erkenden çıkıp okula gittiğimden Hamit Bey ve Meryem
hanımı göremedim. Akşama doğru eve geldiğimdeyse evde
kimse yoktu.
Hamit Bey ve Meryem hanımın bavulları Cemil'in
odasındaydı. Aklıma bir hinlik geldi o anda. Bavulu açtım.
İçini karıştırırken aradığım
şeyleri buldum kolayca. Meryem hanımın iç
çamaşırlarıydı bunlar. Farklı renklerde kimisi pamuklu
kimisi parlak saten, dantelli külotlar ve sutyenler vardı. Külotları
alıp kokladım, bazılarında kırmızımsı
lekeler vardı, adet izleriydi bunlar. Sutyenlerinse iç
kısımlarında meme uçları iz yapmıştı,
dilimle yaladım o kısımlarını.
Tesettürlü bir kadındı, uzun ve bol pardesüsünü üzerinden hiç
çıkartmıyor, başını büyük eşarplarla
bağlıyordu. O nedenle vücut hatları belli olmuyordu hiç. Ama o
bol ve kendini gizleyen giysilerinin altında bir hazine
taşıyordu Meryem Hanım. Sutyenlere bakılırsa top
güllesi gibi memeleri vardı. Külotlarsa iri bir göte sahip olduğunu
gösteriyordu.
Yarağım demir gibi sertleşmişti. Saten külotlardan birini
alıp yarağıma sürtmeye başladım. Külot
yarağımın üzerinde gidip geldikçe sanki Meryem hanımı
sikiyor gibiydim. Gözlerimi kapatmış, o zevkle kendimden
geçmiştim. Ne ara nasıl boşaldığımı
anlayamadım ancak bir çuval inciri berbat etmiştim. Külotun üzeri
döllerimle kaplanmıştı.
Az önceki heyecanın yerini bu kez bir telaş ve korku aldı. Ne
yapsam, ne etsem diye düşündüm, külotu almaktan başka bir çare
bulamadım. Diğer külot ve sutyenleri eskisi gibi yerlerine koyarken
üzeri döllerimle kaplı olan mavi külotu odamda yatağın
altına sakladım.
Akşam geldikleri zaman Meryem Hanım doğrudan odaya geçti yine.
Hamit Bey ve Cemil'le bir süre sohbet ettim. Hamit beyin dün gece karısını
çatır çutur siktiğini düşünüyordum o bana bakıp
konuşurken. Aklım hep oradaydı. Cemil ise annesiyle
babasının kendi yatağında sikiştiklerinden habersiz
babasının sözlerine başıyla onay veriyordu sürekli.
Ertesi sabah Meryem hanımla göz göze geldim tuvaletin
kapısının önünde. Sabahın erken bir saati olmasına
rağmen kalkmış ve aynı şekilde giyinmişti yine.
Beni görür görmez yüzü kızardı. Acaba külotlarından birini
aldığımı anlamış mıydı? Gülümseyip, "Günaydın!"
dedim. Ancak kuru bir, "Hayırlı sabahlar!" dedikten sonra
hızlıca odaya girdi. Kadının yüz ifadesinden bir şey
anlayamamıştım.
Düğünün ardından Hamit Bey ve Meryem Hanım evden
ayrıldı. Giderlerken Meryem Hanım gözlerini benden
kaçırıyordu sürekli. Bense acaba anlamış mıdır
diye düşünmeden edemiyordum. Hamit Bey ise, "Evladım, bu oğlan
sana emanet, sen bunun abisisin. Bir yaramazlığını görürsen
hiç düşünmeden kulağını çek, sen de benim bir oğlumsun
artık!" dedi yanağımı okşayıp. Ama
saçlarımı daha kısa kestirmem gerektiğini de söylemeden
edemedi.
Akşam odama girince yatağın altına
sakladığım külotu çıkarıp yeniden onunla 31 çekmek
istedim. Ancak yatağı kaldırınca büyük bir sürprizle
karşılaştım. Yatağın altında külot falan
yoktu. Bir anda yumruk yemiş gibi oldum. Odanın altını
üstüne getirdim, ama külottan eser yoktu. Meryem Hanım külotunu
aldığımı anlamış ve belli ki onu
yatağımın altında bulduktan sonra almıştı.
Ev arkadaşımın annesine rezil olmuştum. Ancak yapacak bir
şeyim yoktu.
Bir ay kadar sonra Cemil annesinin geleceğini söyleyince heyecanlandım.
Meryem Hanım bu kez tek başına gelecek ve bir aya yakın
kalacaktı. Babası yüklü bir nakliye işi almış,
karısını evde tek başına bırakmaktansa
İstanbul'a oğlunun yanına göndermeyi tercih etmişti.
Bir akşam eve geldiğimde Meryem hanımı salonda Cemil'le
otururken buldum. Beni görür görmez yüzü pembeleşti, gözlerini
kaçırıyordu yine. Ben de en az onun kadar utangaçtım, ama yine
de, "Hoş geldiniz!" dedim. Yüzüme hiç bakmadan, "Hoş bulduk!" dedi,
ardından da, "Oğlum bir şey olursa ben odadayım!" dedi ve
kalkıp Cemil'in odasına geçti, kapıyı kapattı.
Bir ay önceki davranışını devam ettiriyordu, ancak
giyiminde farklılık vardı Meryem hanımın. Geçen sefer
uzun ve bol gri pardesüsünü üzerinden hiç çıkartmamıştı
evde kaldığı süre boyunca, ama şimdi altında çiçekli
uzun bir etek, üstünde ise beyaz, uzun kollu bir bluz vardı.
Başını da büyük bir türbanla bağlamıştı çene
altından sıkıca. Beyaz bluzunun altında ise tahmin
ettiğim gibi iri memelerini taşımakta zorlanan beyaz sutyeni
belli oluyordu. Aynı zamanda hafif göbeği de vücudunu saran bluzun
altında açığa çıkmıştı. Önümden geçip
Cemil'in odasına girerken arkasından baktığımda
eteğinin altında sallanan götünün yanakları beni saten külotuna
boşaldığım zamandaki gibi heyecanlandırdı.
O gece yan odamda yine Meryem Hanım yatıyordu, ama bu sefer tekti.
Bunu bilmenin heyecanıyla eşofmanımı indirip 31 çektim. Bu
beyaz tenli, kara kalın kaşlı taşra güzelini hayal ederek
boşaldım ve ardından derin bir uykuya daldım.
Sabah erkenden bir sınavım vardı ve başka da dersim yoktu o
gün. Sınavın ardından eve geçtim. Kafayı vurup yatmak
istiyordum. Hem böylece Meryem Hanım da evin içinde biraz olsun rahat
ederdi.
Cemil evde yoktu, o da benim gibi erkenden gitmişti okula. Meryem
Hanım da görünmüyordu, sonra tuvalette olduğunu anladım.
İçerden su sesi geliyordu. Evde olmadığımı
bildiğinden banyo yapıyordu anlaşılan.
Yavaşça kapının önüne ilerledim. Anahtar deliğinden
baktım, ama simsiyah bir karanlıktan başka bir şey yoktu.
Odama geçerken yan odada çalan telefon dikkatimi çekti. Yatağın
üzerinde eski model bir cep telefonu sürekli olarak çalıyor,
titreşiyordu. Meryem Hanımın telefonuydu bu.
Odama girdim ve kapıyı kapattım. Yan odada ise telefon çalmaya
devam ediyordu. Acil bir çağrı mı acaba, Meryem Hanıma
haber versem mi diye düşünmeden edemedim. Ancak haber verirsem daha büyük
bir hata ederdim. Kadın benim evde olmadığımı
sanıp yıkanırken bir anda karşısına çıkarsam
düşüp bayılabilirdi.
On dakika kadar sonra tuvaletin kapısı açıldı. Meryem
Hanım kapımın önünden geçip yan odaya girdi. Telefon çalmaya
devam ediyordu bu sırada, derken Meryem hanımın telefonu
açtığını ve konuştuğunu duydum. Hemen
kalktım yataktan ve kulağımı dayadım duvara.
"Tamam tamam, patladın mı? Banyodaydım diyorum banyoda. Ölmezsin
ya, bekle!" diyordu sinirli bir sesle. Konuşma bittikten 10 dakika kadar
sonra bizim dairenin zili çaldı. Kimdi bu? Cemil değildi. Belki de
bir akrabasıydı. Odamda durup beklemek en iyisiydi.
Az sonra dairenin kapısının açıldığını
ve bir adamın, "Neredesin be, sabahtan beri arıyorum
açmıyorsun!" dediğini duydum. Meryem Hanım'ın, "Ölmedin ya,
bekle ne olacak!" demesi izledi adamın sözlerini. Büyük bir merak
kapladı içimi. Bu işte bir iş vardı ama ne?
Adam, "Bana bak, kimse yok değil mi?" diye sorunca, Meryem Hanım,
"Korkma kimse yok. Oğlumun akşama kadar dersi var. Arkadaşı
da okulda, o da kim bilir ne zaman gelir!" diye bir yanıt verdi. Bu
konuşmalar heyecanımı büsbütün artırırken az sonra
şahit olacaklarımın da habercisiydi.
Gelen adam Meryem Hanım'ın aşığı ve
sikicisiydi...
[Burak]
|