Suriyeli Kiracılarım! (2) (Mehmet 53 Y., İstanbul)
Birkaç gün sonra
kahvaltı sırasında karım evin temizliğine
yetişemediğini, artık gelinleri çağırmak da
istemediğini söyledi. "Ee, ne olacak peki?" diye sorduğumda, "Bu bizim
kiracının karısını çağırırım,
ucuza da gelir. Bizimkiler 100-150 liradan aşağı gelmiyor. Zaten
durumları kötü, hiç olmazsa yardımımız dokunur!" deyince,
"İyi, sen bilirsin!" dedim...
Ertesi gün akşamüzeri geldiğimde evin pırıl pırıl
olduğunu gördüm. Karım kadından çok memnun
kalmıştı. Bu arada kadının adının Gülsüm
olduğunu öğrendim. Karım, "Bende para yoktu, sen
aşağı inip versene kadının parasını, 50 lira!"
deyince içimde bir şeyler canlandı. Heyecanla aşağı
inip kapıya vurdum. İçerden Arapça sesler gelirken kapı
açıldı. Selman'ın oğlu açmıştı
kapıyı. 5-6 yaşlarında ya var ya yoktu.
"Annen evde mi?" diye sordum birkaç kez. Çocuk içeri geçerken az sonra
kapıda annesi, yani Gülsüm belirdi. Kendisine ilk defa bu kadar
yakındım. Birkaç gece önce kocasıyla banyoda sikişen
kadın şimdi tam karşımdaydı. Başında yine
siyah türbanı vardı, ancak pardesü yoktu. Siyah, tek parça bir elbise
giymişti, eski ve biraz dar görünen elbise vücudunun
kıvrımlarını belli ediyordu. Özellikle memelerinin
iriliği gözümden kaçmadı. Zeytin tanesini andıran gözleri beyaz
yüzünü boncuk gibi süslemişti. Gözlerinin altına sürme çekilmiş
gibiydi. Parayı uzattım, "Kusura bakmayın, hanım
verememiş..." dedim.
O sıra arkasında bir kadın belirdi. Selman'ın annesiydi bu,
ilk defa görüyordum kendisini. Oldukça şiveli ama yine de
anlaşılır bir Türkçeyle, "Gelinim anlamaz Türkçe!" dedi. Ben
sadece Selman Türkçe biliyor sanıyordum, ama annesi de biliyordu demek ki.
"Siz Türkçeyi nerden biliyorsunuz?" diye sorunca, kadın, "Ben
zamanında Urfa'dan gelin gittim Suriye'ye." dedi.
Selman'ın annesi en fazla 60 yaşında gösteren bir
kadındı. Ben daha yaşlı zannediyordum oysa. Uzun boylu ve
yapılı bir kadındı. Çiçekli uzun bir elbise vardı
üzerinde. Başını ise büyük, beyaz bir yazma ile bağlamıştı.
Kadının gelinininkilerden de büyük ve dolgun memeleri vardı.
"Buyurun bir kahve için!" diyerek yaptığı davete,
"İnşallah başka zaman!" diyerek karşılık verdim.
Yukarı çıkarken sikimin sertleştiğini fark ettim.
Gece olup da yatağa girdiğimde karıma sarıldım hemen. Karım,
"Ne oldu?" dedi şaşırmış gibi. "Özledim seni!"
deyince, "Bu gece yapmayalım Mehmet, her yanım ağrıyor
valla, akşama kadar temizlik yaptık!" dedi. "Ben senin kocanım,
öyle temizlik falan anlamam!" dedim ve bir elimi geceliğin altından
sokup kalçalarını okşamaya başlarken diğeriyle de
memelerini avuçladım.
Boynunu, yanaklarını, dudaklarını deli gibi öpüyordum.
Bakımlı sayılacak bir kadın değildi karım ve bu
yüzden yanaklarında, çenesinde ve dudaklarının üzerinde tüyler
olurdu her zaman. Ama buna karşın bacaklarında ve
kalçalarında kıldan tüyden eser yoktu.
Sikim kazık gibi olmuştu çoktan. Etli meme uçlarını
dilliyor, ısırıyor, emiyordum. Karımın memelerine
kıyasla Gülsüm'ünkiler daha büyüktü. Onun memelerini emdiğimi,
yaladığımı hayal ettim. İlk başta isteksiz
davranan karım yorgunluğuna rağmen karşılık
vermeye başlamıştı. Alttan elini sokmuş ve sikimi
sıvazlıyordu.
"Ağzına alsana!" dediğimde, "Tamam, ama sen de benimkini
alacaksın!" dedi heyecanla. "Tıraş oldun mu sen?" diye
sorduğumda, "Oldum, hem de kaymak gibi yaptım!" dedi. "O zaman
şöyle gel, şu üstündekileri de çıkart!" dedim. Az sonra ikimiz
de çırılçıplak bir haldeydik. Yorganı kaldırdım
iyice. Karıma, üzerime ters şekilde uzanıp sikimi
ağzına almasını söyledim. Hemen dediğimi yapıp
sikimi somurmaya başlarken, ben de onun gerçekten kaymak gibi görünen
amını dillemeye başladım.
Karımın etli amının içine dilimi soktum. Islak ve kaygan
amının içi fırın gibi yanıyordu. Bu arada kendisi de
sikimi deli gibi somuruyordu. Gece vakti müthiş bir 69 deneyimi yaşıyorduk.
30 yıllık evliliğimiz boyunca cinsellik yönünden ikimiz de
deneyim kazanmış, birbirimizi nasıl mutlu edeceğimizi
öğrenmiştik.
Amını dilleyip yalarken, sol elimin işaret
parmağını göt deliğine soktum. Karımdan herhangi bir
tepki gelmedi. Kıllı göt deliğinin içinde ileri geri hareket
ettirdim parmağımı. Kasıklarını öptüm,
yaladım, dilledim. Amından zevk sıvıları akmaya
başlamıştı, dudaklarım ve çenem ıslanmıştı
iyice. Dolgun göt yanaklarını sıkıyor, yoğuruyordum bu
arada. Karımın saksosu sikimi daha da sertleştirmiş,
şişirmişti. Artık bir an önce amına girmek için
yanıp tutuşuyordum.
"Tamam, hadi, bu kadar yeter!" deyince karım sikimi emmeyi
bırakıp üzerimde doğruldu. "Ben üste çıkayım mı?"
deyince, "İyi, hadi geç o zaman!" dedim. Sikim kazık gibi bir halde
dikilmiş, tavana bakıyordu. Karım ayaklarını iki
yanımdan yatağa koyup işer gibi çömeldi, eliyle
kavradığı sikimi odanın loş
karanlığında amına sokmak için hizaladı. Az sonra
sikim karımın ıslak, yağlanmış gibi
kayganlaşmış amına ağır ağır girdi.
Karımdan derin bir, "Ohhh..." iniltisi çıkarken, bir süre sikim
amının içindeyken oturur vaziyette kaldı. Ellerini tuttum, az
sonra götünü indirip kaldırarak sikimi amına sokup çıkartmaya
başladı. Müthiş bir zevk alıyordum yine. Karımın
kasıkları, götünün yanakları kasıklarıma ve
taşaklarıma çarpıyor, ortaya çıkan sesler odada
yankılanıyordu. Karımın iri, sarkık memeleri her bir
hareketiyle sallanıyordu.
"Ihhh, ıhhh, ahhh, ımmm, ayyy, ohhh, ohhh..." sesleri
karımın dudaklarından dökülüyor, benden de buna benzer sesler
çıkıyordu. Karım bazen yavaş bazen hızlı bir
şekilde oturup kalkmaya, sikimi amının en derinlerine sokup
çıkartmaya devam etti bir süre. Sonrasında, "Dizlerim
ağrıdı..." deyince, "Şöyle gel!" dedim ve belinden tutup
bana doğru eğilmesini istedim.
Karım öne doğru eğildi dediğim gibi yaparak, dizlerini
yatağa dayadı ve ellerini omuzlarıma koydu. Sikim halen
amının içindeydi. Belimi kaldırdım, bacaklarımı
dizlerimden bükerek iki yana açtım biraz ve bu şekilde alttan
pompalamaya başladım. Kasıklarım, taşaklarım
karımın dolgun göt yanaklarına çarptıkça ses
patlamaları yaratıyordu. Sikim iyice kayganlaşmış
amının içinde gidip geliyordu.
Sarkık memeleri pompaladıkça deli gibi sallanıyordu.
Dudaklarından yine zevk iniltileri çıkmaya
başlamıştı. Kalın, etli belinden tutuyordum
sıkıca. Göt yanaklarının sikimin her bir darbesiyle
löpürdediğini fark ediyordum. Altımızdaki bazadan
gıcırdama sesleri gelmeye başlamıştı yine.
Alttaki odada kimin kaldığını bilmiyordum. Selman
karısıyla mı kalıyordu, yoksa çocuklar yada annesi mi
kalıyordu bilmiyorum, ama eğer derin bir uykuda değillerse,
yukarda karı koca bizim ne yaptığımızı
bilmemeleri imkansızdı.
Pompaladıkça boşalmaya yaklaşıyordum. Ellerimi göt
yanaklarına attım ve karıma öne doğru biraz daha
eğilmesini söyledim. Götü biraz daha havaya kalkarken daha büyük bir güç
ve istekle sikiyordum. Odanın içinde sikişimizin sesleri
yankılanıyordu resmen. Geçen sefer yavaş olmamı söyleyen
karımdan bu kez hiçbir itiraz gelmiyordu. Var gücümle kendisini sikmeme
sesini çıkartmıyordu.
Sonunda sarsıla sarsıla boşalmaya başladım.
Boşalırken de pompalamaya devam ettim. Müthiş bir zevk
dalgası her yanımı kaplarken karımdan derin ve
hırıltılı iniltiler geliyordu. İkimiz de
yorulmuştuk. Karım üzerime yığılmış
haldeydi. Ne kadar dölüm varsa amına akıttım. Sıkıca
sarıldık birbirimize.
Karım bir ayağını kaldırıp üzerimden kalktı
ve yanıma uzandı. Başını göğsüme koyarken, "Çok
yoruldum..." dedi. Çıplak bir halde o şekilde kaldık. Karıma,
"Yıkanmayacak mısın?" diye sorunca, "Yorgunum, sabah
yıkanırım..." dedi. "İyi o zaman, ben de sabah
yıkanırım!" dedim, yorganı çektim üzerimize ve güzel, derin
bir uykuya daldık...
Aradan geçen zamanda Gülsüm ve Selman'ın sikişmelerine kulak misafiri
olmak istesem de, o ilk gecenin haricinde başka bir tanesine denk
gelemedim. Karımla sikişmelerim ise son sürat devam ediyordu. Her
seferinde siktiğimin karım değil de Gülsüm olduğunu
düşünüyordum. Bu şekilde daha büyük zevk alıyordum...
Bu arada Selman'ın kira ödemeleri aksamaya başlamıştı.
İşyerinden maaş alamadığını, geciktirdiklerini
söylüyordu. Ben de her seferinde, "Tamam!" deyip bekleyeceğimi
söylüyordum. Ama sonraki zamanlarda Selman önceki kiracıları
aratır oldu. Üç aylık birikmiş kirası vardı, "Ne zaman
vereceksin?" diye sorduğumda oyalayıcı cevaplar verdi. Benim de
bir an tepem atınca küfür ettim. Selman en kısa zamanda
vereceğini söyleyip giderken yaptığımdan pişman oldum.
Birkaç gün sonraydı. Karım küçük oğlumun evine gitmişti.
Oğlum iş için şehir dışına gitmiş,
karım da orada kalıyordu. Bu yüzden belki bir hafta daha
kalacaktı orada. Akşam kapım çalınca açtım, gelen
Selman'ın annesiydi. Adının Münire olduğunu
öğrenmiştim, "Buyurun Münire Hanım?" deyince mahcup ve utangaç
bir halde, "Beyim, az konuşalım mı senle?" dedi. İçeri
davet ettim. Tek gelmesine şaşırmıştım.
Münire Hanım içeri geçti, oturmaya çekiniyordu. "Buyurun, çekinmeyin,
oturun!" deyince anca oturdu. Üzgün ve titreyen bir sesle, "Beyim, kusura
bakma, kaç zamandır kira veremedik. Çok borçlandık sana biliyorum.
Benim oğlanı çıkarmışlar işten, içerde biriken
parasını da alamadı. Eline, ocağına düştük, bu
kışta kıyamette bizi kapıya koyma. Biliyorum senin için de
zor, ama elimizden keşke bir şey gelse. Utandığı için
kendi gelip söyleyemedi, ben geldim onun yerine. Eline, ocağına
düştük..." dedi şiveli şiveli.
Biriken kiraları alacağımı düşünürken, şimdi bir
bardak su içmem gerektiğini söylüyordu Münire Hanım bu dedikleriyle.
"Ee, nasıl olacak peki, ne zaman alır parasını, kirayı
ne zaman getirir?" dedim, kiradan gelecek para benim için önemliydi çünkü. Münire
Hanım bileğinden bir bilezik çıkarıp, "Bunu al
şimdilik, ne kadar eder bilmem, sen hesaplarsın..." diyerek
uzattı.
Verdiği bilezik ince, teneke gibi bir şeydi. Doğru düzgün bir
para etmezdi. "Bununla ne olacak ki, bir aylık kira bile değil bu,
siz adam mı kandırıyorsunuz?" dedim sinirle. Münire Hanım,
"Vallahi beyim, olan paramız bu, evde çocuklar iki gündür aç, azcık
para vardı, onunla da ekmek, peynir aldık..." dedi. Yüzündeki ifade
çok kötüydü, yalan söylemediği belliydi.
"Benim oğlan iş arıyor şimdi. Hayırlısıyla
bir işe girsin, bu içerdeki parasını alsın hemen verir
senin kiranı, mahcup etmez seni. Kurban olduğum, o zamana kadar idare
et bizi, çoluk çocuk aç. Bir de sen bizi atma dışarı, vallahi o
zaman iyice perişan oluruz..." dedi. Bu son sözlerini söylerken
ağlıyordu. Kadının bu hali ve konuşması
karşısında yapacak bir şeyim yoktu. Verdiği
bileziği geri uzattım, cüzdanımdan da biraz para
çıkarıp verdim. Almak istemeyince zorladım. Münire Hanım
elimi öpmeye kalktı, benden büyük bir kadının bu şekilde
davranması karşısında utandım. Dua ede ede gitti. Kira
almayı beklerken üstüne para veriyordum.
Ertesi akşam işten döndüğümde kapım çalındı.
Açınca karşımda Münire Hanım'ı gördüm yine. "Müsait
miydin beyim?" deyince, "Tabii, buyurun!" dedim ve içeri davet ettim.
Kirayı mı getirmişti, yoksa dün verdiğim paranın
üzerine başka para mı isteyecekti bilmiyordum.
İçeri geçti, utana sıkıla, "Şey beyim, sana diyeceğim
vardı kusura bakmazsan..." deyince cebimden yine para
çıkacağını anladım. "Nedir?" dedim
sıkıntıyla. "Bizim cereyan kesildi bugün, adamlar kesti.
Birikmiş borcu vardı, ödeyemedik. Aşağıda
karanlıkta oturuyoruz. Sen de varsa versen de ödesek..." dediğinde
sinirlendim. "Ulan zaten üç kuruş paraya oturuyorsunuz, onu da
veremiyorsunuz. Üstüne bir de benden utanmadan para istiyorsunuz!" dedim.
Münire Hanım'ın suratı kıpkırmızı oldu
birden. "Sen de haklısın beyim..." dedi. "Seni göndereceğine o
pezevenk oğlun gelsin!" dedim. Suratı bu sözüm üzerine daha da
kızardı. "O yok burda, onun için ben geldim..." deyince, "O nereye
gitti?" dedim. "Bilmiyorum, dün akşam çıktı, daha da gelmedi.
Senin verdiğin parayı da aldı gitti, sabahtan beri aç açına
oturuyoruz..." deyince daha da kızdım. Yanında oğluna epey
bir küfür savurdum.
Münire Hanım tek kelime etmedi küfürlerime karşılık.
"Haklısın beyim, sen de haklısın..." dedi başı
öne eğik halde. Sonra da, "Sen gene de bir büyüklük yap, bir babalık
yap bize. Bana değilse de bu gariplere acı. Ne olur versen para da
hiç olmazsa şu cereyanı açtırsak..." dedi. Daha bir önceki
kiracının sıkıntısını
atamamıştım, kiradan hariç elektrik ve su parasını da
üzerime yıkıp kaçmıştı. Şimdi yeniden
aynısıyla karşılaşmak canımı fena halde
sıkıyordu. Selman'ın elektriği üzerine almasında ısrarcı
olmuştum, ama para gene benden çıkacak gibiydi.
"Ne olur beyim, elini ayağını öpeyim, kurban olduğum. Ne
istersen yaparım, sen şu cereyanı açtır hele, borcunu da
ben öderim. Bulur buluşturur gene veririm ben..." dedi. "Sen nasıl
ödeyeceksin, neyin var senin?" dedim.
Münire Hanım ayakta duruyordu, bu sözlerimden sonra yanıma
yaklaştı ve "Ne istersen yaparım beyim..." dedi. Bu sözlerinde
bir şeyler vardı, ama tam emin olamıyordum. "Ne yaparsın?"
diye sorduğumda, yine, "Ne istersen..." dedi. "Yani? Açık
konuşsana be kadın!" deyince, "Eğer istersen sana
karılık ederim..." dedi.
Ben Selman'ın karısını sikmeyi arzu ederken, birdenbire
annesi ortaya çıkmıştı...
[Mehmet]
|