Genç Kaynanamla Önce Sanaldan Sonra Analdan! (8) (Orhan 29 Y., Adapazarı)
Kaynanam,
"Tamam bakarız!" dedikten sonra hiç
konuşmadı. Ben de istediğim cevabı aldığım
için onun bu sessizliğine ortak oldum.
Çantasını açıp bir şeyler aramaya başladı. Derken,
"Hay Allah kahretsin!" dedi telaşla. "Ne oldu, ne var?" dedim merakla.
"Güneş gözlüklerimi evde unuttum. Tezgahın üstündeydi, makarnayı
yaparken dolap rafının üstüne
koymuştum, orada kaldı!" dedi tedirgin bir sesle. Sonra da, "Bir
şey olur mu?" diye sordu gözlerini açarak.
"Yok, bir şey olmaz, ben hallederim sen merak etme.
Müsait bir zamanda gider alırım. Bir şey olmaz korkma!" dedim
onu teselli etmeye çalışarak. Kaynanam, "Arzu görmesin orada, mutlaka
al, sonra bu gözlüklerin burada ne işi var diye sorar,
başımız derde girer!" dedi vites kolundaki elimi tutarak. "Ya
tamam, niye bu kadar korkuyorsun, görsün, ne olacak, annen evi gezerken oraya
koymuş deriz olur biter!" dedim.
Kaynanam aramızda bir
ilişki olduğunun ortaya çıkmasından korkuyordu. Haksız
değildi ama bazen abartıyordu. "Telaş ettin. Çıkalım
çıkalım diye başımın etini yedin. Al o kadar acele
ettirdin de ne oldu. Yollar boş, hemen geldik, ne vardı sanki o kadar
telaş edecek. Banyo bile yaptırmadın, cenabet cenabet araba
sürdürüyorsun bana!" dedim tepki göstererek. Ancak kaynanam, "Olsun, git evinde
yap banyonu ne olacak. Arzu şüphelense daha mı iyi olacak?" dedi
karşılığında. "Öfff, valla sana laf
anlatılmaz!" diyerek susmayı tercih ettim.
Eve yaklaşmışken,
"Ben şurada ineyim, Selime'ye uğrayacağım!" dedi. Selime
telefonda konuştuğu eltisi, karımın yengesiydi.
İstediği yerde durdurdum arabayı. Soğuk bir sesle,
"Görüşürüz!"
diyerek inecekken, "Hişş, nedir bu halin?"
dedim. "Canım sıkıldı bu gözlük işine!"
dedi. Elini tutup, "Ya tamam, ben gider alırım yarın, korkma.
Tamam mı? Bak, haber bekliyorum senden!" dedim. Kaynanam elini çekip, "Tamam
tamam!" diyerek kapıyı açıp indi.
Arzu'yu bıraktığım binanın
yakınında park ettim. Aradım, birkaç kez çaldıktan sonra
açtı. "Ben geldim, aşağıdayım!"
deyince, "Annem de yanında mı?" diye sordu. "Yok, o yengene
uğrayacakmış, indi!" dediğimde, "Aa, iyi tamam, bekle biraz!"
dedi ve kapadı telefonu. 10 dakikadan fazla gelmesini bekledim.
Nihayet Arzu binanın kapısında göründü.
Büyük kızım onun kucağındayken küçük kızımı
genç bir kız kucağına almıştı. Kapıyı
açıp Arzu'nun binmesine yardım ederken, "Beyza sana bahsettiğim
eşim Orhan, Beyza da Sümeyye'nin halasının
kızıdır!" dedi. Beyza, "Memnun oldum!" dedi gülümseyerek. "Ben
de!" diye karşılık verirken kucağındaki
kızımı almak istedim. Ancak Arzu, "Beyza da bizimle gelecek
Orhan, onu da evine bırakabiliriz değil mi?"
deyince, "Tabii, ne demek!" dedim. Ben Beyza'nın sadece yardım etmek
için geldiğini sanmıştım. Arzu'nun elinde ayrıca siyah
bir naylon torba vardı, "Sen bunu bagaja koy!" diyerek uzattı.
Beyza Arzu'nun yaşlarında gösteren bir
kızdı. Boyu Arzu'dan kısa olmasına rağmen çıplak
ayaklarına giydiği yüksek topuklu üstü taşlı
ayakkabıları ile uzun görünüyordu. Krem renkli, desenli eteğinin
üstüne parlak mor renkli bir gömlek giymiş,
başını da eteği ile aynı renkte bir şalla
bağlamıştı. Elinde tuttuğu üzeri taşlı
cüzdanı ayakkabıları ile uyumluydu. Arzu kadar güzel olmasa da
alımlı, çekici biriydi.
Arzu ve Beyza çocuklarla birlikte arkaya otururken ben de
arabayı çalıştırdım. Arzu Beyza'nın kreş
öğretmeni olduğunu söyledi. "Çok güzel, tebrik ederim, güzel bir
mesleğiniz var!" dedim dikiz aynasından bakarak. Beyza, "Teşekkür
ederim!" dedi kibarca. Arzu, "Bizim kızları da Beyza'nın
kreşine yazdıralım Orhan!" deyince, "Olur,
tabii ki!" dedim. Onlar harıl harıl konuşurken ben de ara ara
Beyza'ya bakıyordum aynadan.
Arzu, "Orhan Beyza'nın yakında düğünü
olacakmış, nişanlısı ile
eşya bakıyorlar. Sen yardımcı
olabilir misin onlara?" diye sorunca, "Tabii, ne demek!" dedim. Aynadan bakarak,
"Ben ikinci el eşya satıyorum, ama bazen stokta kalan sıfır
mallar oluyor, onların da satışını yapıyorum.
İkinci el dediğim de öyle elden düşme, eski püskü şeyler
değil, yani yanlış anlamayın, hepsi temiz sağlam
mallardır. Beyaz eşya, koltuk, halı, televizyon, ne isterseniz
yardımcı olurum!" dediğimde, Beyza, "Çok
teşekkür ederim, valla eşyalar ateş pahası, ben marka
meraklısı değilim zaten, temiz olsun işimi görsün yeter
bana. Nişanlıma söylerim, müsait bir zamanda
uğrarız yanınıza!" dedi.
Arzu atılıp, "Ödemede de
yardımcı ol, sadece malı gösterme!" deyince, "Ya ben
bir şey mi dedim Allah aşkına, o konu kolay, merak etmeyin!"
dedim. Beyza, "Çok teşekkür ederim, Allah razı olsun!" dedi
gülümseyerek. "Nişanlınız ne iş
yapıyor?" diye sordum. "O da öğretmen, atama bekliyor kaç
zamandır. Dershanede çalıştı bir süre ama hem
çalışma şartları kötüydü hem de
parasını vermediler. Şimdi bir akrabasının
yanında çalışıyor geçici olarak!" dedi. "Yazık, onca
zaman okuyup ediyorsun ama mesleğini yapamıyorsun!" dedim.
Beyza'nın yarasına basmıştım, iç geçirerek, "Maalesef
öyle!" dedi.
Beyza'yı evinin yakınlarında indirdikten
sonra Arzu onun için, "Çok şeker bir kız!" dedi. Sonra da, "E
anlat
bakalım annemle neler yaptınız?" diye sordu.
Ona gerçeği söyleyemeyeceğim için bir şeyler uydurdum. "İyi
iyi, başının etini yemedi yani!" dedi sözlerim biterken. "Sen de
ne diye uğraşıyorsun şu kadınla, bir şey
yaptığı yok zavallının!" dedim. Zavallı
dediğim kadınla daha bir saat önce çatır çatır
sikişmiştim halbuki. Ama Arzu annesini
aralarında bilmediğim bir mesele varmış gibi çekiştirip
durdu bir süre daha. Bense ses ederek onu daha da kızdırmak yerine
susmayı tercih ettim...
Akşam kızları
erkenden yatırdıktan sonra yanıma sokuldu Arzu. Kumandayı
elimden alıp televizyonu kapattı. Yanağımdan öptükten sonra,
"Niye öyle soğuk duruyorsun?" dedi fısıltıyla. "Ne
soğuğu?" dedim elimi omzuna atarak. "Öyle, soğuksun. Dün gece
yalnız yattığına memnun kaldın herhalde?" dedi
dudaklarını büzerek. "Sen kendin istedin, gelmedin eve!" dedim
yanağından öperek. "Ama şimdi evdeyim, yanındayım.
Bana böyle davranma!" dedi gülümseyip. Sonra da, "Sana sürprizim var!" diyerek
kalktı yanımdan.
Gündüz annesini sikmiştim iki
posta, şimdi de kendisi istiyordu. Eve gelir gelmez banyo yapıp
uzanmıştım bir saatten fazla. Yorgunluğum geçmişti,
Arzu için hazırdım. Bahsettiği sürprizin ne olduğunu merak
ediyordum.
Birkaç dakika sonra sürprizinin ne olduğunu gördüm.
Arzu üzerinde kalçalarına inen askılı tül bir gecelikle içeri
girdi. Siyah tül geceliğin altında sutyen yoktu, sütle dolu
şişkin memeleri kocaman birer çıkıntı yapmıştı.
Altında ise minicik siyah bir külot vardı. Amını bile
örtmekte yetersiz kalmıştı.
"Nerden aldın bunları?" dedim heyecanla.
Karımı bu şekilde görmek beni heyecanlandırmış,
yarağımı sertleştirmişti. Arzu'nun birkaç sexy sutyen
ve külotu vardı ama üstündekileri ilk defa görüyordum. Karşıma
geçip etrafında döndü. Siyah minik külotun arkası ipliydi ve götünün
arasına girmişti. Tül geceliğin altında götünün
sıkı yanakları görünüyordu. Ben yine, "Nerden aldın?" diye
sorunca, "Sümeyye verdi!" dedi.
"Sümeyye mi?" dedim şaşkınca. "Evet,
çeyizinde gelmiş, kendi kullanmadığı bir sürü külot, tanga,
sutyen vardı. Onların hepsini bana verdi!" dedi. "Hadi canım!"
dedim daha da şaşırarak. "Ben bunları giymiyorum dedi,
atmaya da kıyamamış. Hepsi kaliteli markalar. Kendi annesi,
kaynanası, görümcesi vs. almış bunları, hepsini torbaya
doldurup verdi bana. O bagaja koyduğun torbada bunlar vardı işte!"
dedi gülerek.
Ellerimi tül geceliğin altına sokup
kalçalarını okşarken, "Kendisi giymiyor muymuş?" diye
sordum. "Sevmiyormuş böyle giyinmeyi!" dedi Arzu saçlarımı
okşayarak. "Peki, kocası da mı istemiyormuş?"
dediğimde, "Kocası paçalı don giymesini istiyormuş,
eteğinin altında külotunun izi çıkmış diye
tokatlamış bir keresinde!" dedi kahkahayla. "O yaşta kadın
paçalı don giyer mi ya?" dedim gülerek. "Herkes senin gibi medeni
değil şekerim!" dedi burnumu çekerek.
Sonra aklıma Beyza geldi, Sümeyye'nin
halasının kızıydı ve yakında da düğünü
olacaktı. "E peki Beyza'ya niye vermemiş peki, kızın
yakında düğünü olacakmış, ona verseymiş ya!" deyince,
Arzu, "Sana ne Beyza'dan?" dedi tepki göstererek. "Ya ne alınıyorsun,
merak ettim, akrabası sonuçta!" dedim ve elinden tutup çekerek
kucağıma oturttum. "Alınma güzelim, benim için senden
başkası mı var?" dedim gülümseyerek ve dudaklarından uzun
uzun öptüm.
Öpmem işe yaramıştı, Arzu'nun somurtkan
hali geçti kısa zamanda. Hemen ardından da, "Az bekle!" diyerek içeri
gitti. Döndüğünde elinde bahsettiği torba vardı. Arzu
torbayı tutup yanıma, koltuğun üzerine boşalttı. Bir
sürü külot, sutyen, gecelik, çorap vs. döküldü torbadan. "Bunlar ne ya?" dedim
sutyen ve külotlardan birkaçını alarak. Üzerlerinde etiketleri
duruyordu halen, bazıları küçük karton kutuların içindeydi.
"Yatak odasına geçtim
kızı
emzirmek için. O zaman söyledi bana. Arzu bir sürü
çamaşır var, sen alır mısın, ben giymiyorum dedi. Ben
de göster neymiş dedim. Küçük bir çantanın içine doldurmuş
hepsini, sen giyersen götür bunları deyince ver dedim sevinçle. Baksana
ya, hepsi marka bunların, bunlar atılır mı?" dedi
çoraplardan birini alarak. Sonra da giyindi hemen önümde domalarak.
Arzu beni kışkırtmasını çok iyi
biliyordu. Tül geceliğin altında götünü cömertçe sergiliyordu. Az
sonra doğruldu. İnce siyah bir çoraptı giydiği. Üst
kısmı
dantelli çorap kalçalarına kadar geliyordu.
"Jartiyer çorabı diyorlar buna. Bu dantelli kısmı
silikonluymuş, bacaktan kaymıyor. Çok rahat valla, külotlu çorap
yerine giyerim bunu!" dedi ince siyah çoraplı bacağını
göstererek. "Valla, iyi ki gitmişsin bugün,
baksana harika şeyler bunlar!" dedim keyifle.
Karşımda ayakta dururken çoraplı
bacaklarını okşadım. İnce siyah çorabın üzerinde
ellerim kayıyordu yağlanmış gibi.
Minik ipli külotunun örtmekte zorlandığı amının
etli dudakları çıkıntı yapmıştı. Göt
yanaklarını okşadım, avuçlayıp sıktım.
Arzu'nun ateşi başına vurmuştu çoktan.
"Soyunsana sen de!" dedi tül geceliği
başından çıkararak. Soyunmadan önce holün
ışığını açıp salonunkini kapadım.
Şimdi loş bir aydınlık oluşmuştu salonda. Arzu
çekyata oturmuştu. "Şu bugün giydiğin ayakkabılar var ya,
onları giysene, daha güzel olur!" dediğimde, "Tamam,
ayakkabılıktan getir o zaman, ama altlarını sil, halı
kirlenmesin!" dedi.
Koşar adım ayakkabılıktan aldım
ayakkabıları, tabanlarını kağıt havlu ile
sildikten sonra salona döndüm. Arzu, "Sen giydirsene!" deyince önünde
çömelip
giydirdim ayakkabıları. Elinden tutup
kaldırdım. Zaten uzun olan boyu bu yüksek topuklu
ayakkabıları ile daha da uzamıştı.
Belinden kavrayıp kollarımın arasına
aldım onu. Dudaklarına yumulurken bir yandan da götünün dolgun ve
sıkı yanaklarını okşuyordum. Arzu
dudaklarımı tıpkı annesinin gündüz yaptığı
gibi sıkı sıkı emerken bir yandan da sağ eliyle
yarağımı tutup kavramıştı. Öpüşmenin
arasında, "Çok özledim seni!" deyip duruyordu.
Götündeki ellerimi memelerine attım. Uzun zamandır emzirme neticesi
büyüyen etli uçlarını sıkıp okşadım.
Az sonra Arzu çekyata oturdu. Ayaklarını iki yana
açarak önünde sallanan sertleşmiş yarağımı
okşadı bir süre. Nazikçe sıvazlayıp
taşaklarımı avuçlarken bir yandan da gözleriyle süzüyordu beni.
Uzun, pembe dilini uzattı ve yarağımın kafasını
dilledi az sonra. Karımın dil darbesi beni titretirken Arzu
aynısını birkaç defa daha yaptı. Hemen ardından da
taşaklarımdan kafasına kadar dilini yarağımın
üzerinde gezdirdi. Şişen
taşaklarımı löp bir yumurta gibi ağzına alırken
emiyordu. Bense aldığım keyifle uzun dalgalı
saçlarını okşuyordum.
Biraz eğildim ve o
yarağımı ağzına alıp iştahlı saksosuna
başlarken ben de memelerini avuçladım. Arzu ıslak ve yoğun
saksosuna devam ederken yarağım demirden bir sopaya dönmüştü.
Loş ışıkta beyaz yanaklarında yaptığı
şişkinlikleri görüyordum. Zaman zaman boğazına kadar
alıyordu yarağımı, bir süre bekledikten sonra çıkartıyor
sonra yeniden aynısını yapıyordu. Sevgili karım sakso
konusunda kendini geliştirmişti.
Ancak bu zevkli anlarımız Arzu'nun mutfakta çalan
telefonu ile kesildi. Yarağımı çıkardı
ağzından, "Allah kahretsin çocuklar uyanacak!" dedi ve hızla
parmak uçlarına basarak mutfağa koştu. Az sonra elinde telefonla
yanıma geldiğinde annesiyle konuştuğunu anladım. "Ee,
sen ne dedin?" diye sorarken Solmaz annenin sesini belli belirsiz duyuyordum.
Ne hakkında konuştuklarını
anlayamadım ama Arzu çok kızmıştı. "Ağzına
sıçtığımın orospusu!" diye küfür ederken parmak
uçlarına basa basa arka odaya geçip kapıyı kapattı.
Yanımda konuşmak istememişti. Birkaç dakika sonra yanıma
geldi, "Şunu sessize alayım!" dedi ve telefonu televizyonun önüne
koydu.
"Ne oldu, konu ne?" diye sorunca, "Boş ver,
bizim
aramızda!" dedi ve yeniden çekyata oturdu. Birkaç
dakikalık arada yarağım inişe geçmişti. Arzu usta
elleriyle yeniden kavradığı yarağımı nazikçe
okşayıp sıvazladıktan sonra ağzına aldı.
Hünerli dil darbeleri, emmeleri ve yalamaları ile yarağım az
önceki gibi sertleşmişti kısa sürede. Derken Arzu, "Sen de
yapsana!" dedi yarağımı ağzından çıkarıp
dudağının kenarından akan sıvıları sildikten
sonra.
"Uzan şöyle!" deyince sırtını çekyata
yasladı. Önünde dizlerimin üzerine çöktüm. Arzu uzun bacaklarını
iyice aralarken minik külotunu kenarındaki ince lastiklerinden tutup
çıkardım. Şimdi taze ve
tıraşlı
amı karşımdaydı. Amının
üzerinde, dudaklarında ve kasıklarında ıslaklık
vardı, Arzu çoktan zevke gelmişti. Dilimi uzatıp etli
dudaklarını emmeye başladığımda, "Ihhhh!" diye
derin bir iç geçirdi. Hemen sonra dudaklarını emerken, "Orhannnn!"
diye kedi miyavlar gibi söyledi adımı. Annesininki ile benzerlik
gösteriyordu Arzu'nun bu hareketi.
Kalçalarından tutup kendime
çekerken
amı tam istediğim gibi ağzımın
önüne gelmişti. Karımın sıcak ve
ıslak
amını iştahla emmeye başladım. Arzu
zevkle inlemeye başlamış, nefes alış verişi
sıklaşmıştı. Elleri saçlarımda geziniyordu.
Amının dudaklarını emiyor, ısırıyordum.
Bızırına değdirdiğim dilim ise onu yerinde
zıplatıyordu adeta. Dillemelerim ve emmelerimle iyice şişen
amının pembe dudakları
ağzımın içinde titriyordu.
Arzu'nun iniltileri çoğalırken sessize
aldığı telefonu televizyonun önünde titreşmeye
başladı. Telefonun ekranı loş salonu
aydınlatıyordu. "Kim bu şimdi?" dedim
sinirle. Ancak Arzu benden daha çok sinirlenmişti, "Annemdir, siktir et!"
dedi fısıltıyla. Telefonun ekranı yeniden kararırken
ben amını emmeye kaldığım
yerden devam ettim.
Ancak sonunda Arzu bir an önce amına
girmem için söylenmeye başladı. Ben de daha fazla devam etme
taraftarı değildim zaten. Ayakta
boşalacak hale gelmiştim, üstelik dizlerim
de çıplak parkenin üzerinde durmaktan ağrımıştı.
Ayağa kalkarken Arzu da doğrulup kalktı.
Bir süre öpüştükten sonra, "Hadi sik artık!" diye
inledi. "Tamam, geç şöyle!" dedim ve
domalmasını
istedim. Ancak Arzu, "Yatağa gidelim, burada
istemiyorum!" deyince, "İyi tamam!" dedim.
Karı koca el ele yatak odasına geçtik. Kızlar beşiklerinde
mışıl mışıl uyuyordu. Holün
ışığı yatak odasını da salon gibi loş
bir aydınlığa bürümüştü. Arzu ayakkabılarını
çıkartmak isteyince, "Çıkarma, öyle uzan, daha sexy
oluyor
böyle!" dediğimde, "Tamam!" dedi gülümseyerek.
Sırtüstü uzandı yatağa ve
bacaklarını açtı iyice. Amını ovalarken
bacaklarının arasına girdim, üzerine uzandım.
Yarağımı amının üzerine
sürterken memelerini emmeye başladım. Sikmeden önce biraz daha
azdırmak, kıvama getirmek istiyordum karımı. Arzu'nun
elleri saçlarımda, belimde gezinirken, "Hadi Orhan!" dedi
fısıldayarak. Geriye çekilip dizlerimin üzerinde doğruldum.
Yarağımı sıvazlarken, "Prezervatif
takma!" dedi aynı fısıltılı sesiyle. Arzu yeniden
hamile kalmak istiyordu, ben buna hazır değildim,
ama karımın iradesi bu konuda benimkinden daha baskındı.
Yeniden eğildim üzerine ve
yarağımın kafasını tutup amına soktum
yavaşça. Arzu, "Immm!" diye zevkle inleyip dudaklarını
emerken
amında ağır ağır gidip gelmeye
başladım. Kollarını sırtıma attı önce, sonra
da uzun siyah çoraplı bacaklarını kaldırıp geriye
attı.
Karımın ideal pozisyonu
sağlamasının ardından hızlıca sikmeye
başladım. Yüzümü saçlarına gömüyor, dudaklarını
öpüyor, emiyordum. Altımdaki sütlü memeleri löpür löpür sallanırken
yatağımızdan da gıcırtılar geliyordu. Arzu
şevkle inliyor, daha hızlı sikmem için söyleniyordu. Ancak
Arzu'nun aksine yatağın gıcırtıları
komşuların bizi duymasına sebep olabileceğinden kendimi
tutmaya çalışıyordum.
Yarağım boydan boya girip çıkıyordu
karımın taze, genç amına. Annesininkine
göre daha dar kalan amı, en az onunki kadar
ıslak, sıcak ve kaygandı. Pompaladıkça çıkan 'Şop
şop şop!' seslerine ıslak ve yoğun sikiş sesleri karışıyordu.
Karımın gittikçe açılıp genişleyen amı
ses vermeye başlamıştı.
Karımın havaya diktiği uzun bacakları
yarak darbelerimle sallanıyordu. Siyah topuklu
ayakkabılarının tabanları yukarıdaydı. Siyah
çorap çok yakışmış, ayakkabıları ile daha da sexy
olmuştu. Amına yüklendikçe sallanan bacakları beni daha da
azdırıyordu. Bir hızlanıp bir
yavaşlayarak
amında gidip gelirken kulağına
fısıltıyla, "Götten de yapalım mı?" diye sordum. Arzu
sırtımda gezdirdiği ellerini götüme atarken, "Olmaz!" dedi
sıcak nefesi ile yüzümü yalayarak. "Niye, kaç zamandır istiyorum
vermiyorsun, kocanım ben senin!" dedim. Arzu
cevap vermek yerine inlemeyi tercih ederken ben yine aynı sözleri
tekrarladım.
Bu kez, "Hamile kalayım önce!" dedi. Bu
cevabının ardından daha da yüklendim amına,
sert sert sokup çıkardım yarağımı. Arzu'nun
tıpkı annesi gibi nefesi kesilecekmiş gibi oldu. İkisi de
bundan hoşlanıyordu. "Hamileyken hiç yapmazsın, yalan söyleme
bana!" deyince, "Yapacam!" dedi iniltiyi andıran bir sesle. "Yalan
söyleme, vermezsen zorla sikecem götünü!" dedim
karşılığında. Arzu, "Ahhhh!" diye inleyip
dudaklarını emerken, "Valla yapacam!" dedi gözleri kapalı halde.
"Ben şimdi istiyorum, senin hamile kalmanı bekleyemem!" dedim. Arzu
sözlerime cevap vermeyip kendini sikişin zevkine bıraktı.
Boşalmaya yaklaşıyordum artık.
Pompaladıkça yaylı yatağın sesleri artmış, yatak
başı da ara sıra duvara vurur olmuştu. Bu sesler beni
frenliyor ama karımın iniltileri ise ters bir etki yaratıp gaza
daha çok basmama sebep oluyordu. Artık belimi oynatarak amına
girip çıkmayı bırakıp götümü kaldırıp indirerek
yükleniyordum. Bu da hem yatağın seslerini artırıyor hem de
'Şop şop şop!' diye çıkan sikiş seslerimizi
çoğaltıyordu. Ama bu sesler Arzu'nun umurunda değildi, o deli
gibi sikilmek ve sonucunda hamile kalmak istiyordu.
Sikişmemiz son sürat ilerliyor ama sona da
yaklaşıyordu artık. Arzu bacaklarını daha da geriye
attı bir ara benden durmamı isteyerek. Sivri topuklu
ayakkabılarını tuttuktan sonra da, "Hadi!" diyerek yeniden
pompalamamı istedi. Götü bu halde dikilmişti
havaya
doğru. Şınav çeker gibi yükleniyor, sikiyordum.
Yaylı yatak ikimizi de havaya zıplatırken
çıldırmışçasına abanıyordum
karımın
amına. Yatağın başı duvara vurup
duruyor, yayları da gıcırtılı seslerini
çoğaltıyordu. Büyük kızımın çıkan seslerden
rahatsız olup mızıldadığını duyduk ikimiz
de. O nedenle bir süre yarağım amında
bekledim. Arzu susmasını beklerken, "Hişşş
hişşşş!" diyerek onu uykusunda sakinleştirip
yatmasına çabaladı bir zaman. Sonunda kızımız uykusuna
kaldığı yerden devam ederken ben de
karımın
amında çalışmaya devam ettim.
Ancak bu çalışmam fazla uzun sürmedi. Kendimi
kaybetmiş halde sarsıla sarsıla boşalmaya
başladım. Ayakuçlarım ve ellerimin üzerindeki vücudum
kalkıp indikçe döllerim de yarağımdan amına
akıyordu. Arzu iniltiler, hızlı nefes
alışverişler eşliğinde boşalmama iştirak
ediyor, ayakkabılarını tutmaya devam ediyordu.
Bugünkü üçüncü boşalmamın neticesinde kendimi
külçe gibi bıraktım karımın üzerine. Arzu boynumu ve
yanaklarımı öperken, "Seni çok seviyorum!" deyip duruyordu.
Bacaklarını indirip uzattı yatağa. Amından
çıkıp yanına uzandığımda benden yastık
istedi. Uzattığım yastığı alıp belinin
altına koyduktan sonra bacaklarını kaldırdı biraz ve
sonra da ellerini açarak duasını etmeye başladı. Üçüncü
çocuğumuzun olması için dua ediyordu, gözlerini kapatmış
dudaklarını kırpıştırıp
duruyordu.
Bense sessiz kalıp kendime gelmeye
çalıştım bu süre boyunca. Arzu'nun duası sonunda
bittiğinde başını göğsüme koydu. Saçlarını
okşarken, "Ben ciddiyim götten verme konusunda!" dedim.
Arzu elini göğsümde gezdirerek, "Tamam Orhan, dedim
sana işte, uzatma!" dedi cevap olarak. "Hamile kalınca götten mi
vereceksin?" diye sordum. "Evet!" dedi göğsümü öptükten sonra. "Öfff, sen
hamile kalana kadar bekleyemem ben,
azgınlığım başıma vurdu benim, kaç zamandır
istiyorum vermiyorsun, hamile kalınca hiç vermezsin, beni oyalıyorsun
aklın sıra!" dedim tepkiyle.
Arzu, "Ya istediğin şey normal bir şey
değil, ona rağmen ben kabul ediyorum, biraz
sabret!" dedi iç geçirip. Bu sırada küçük kızımız
mızıldanmaya başlamıştı.
Arzu
beşiğine uzanıp onu yatırmaya çalışırken
ben de kalkıp banyoya geçtim. Sıcak suyun altına girdim,
hızlı bir duş alıp kurulandım.
Yatak odasına döndüğümde Arzu
ayakkabıları ve çorapları çıkarmış, yatak
örtüsünü de üstüne çekmiş yatıyordu. "Sen yıkanmıyor musun?"
diye sordum. "Yok, sabah yıkanırım. İnternette
okudum, hamile kalmak istiyorsanız ilişkiden sonra hemen
yıkanmayın yazıyordu. Bugün yaş gününe gelen bir hoca da
öyle söyledi!" deyince, "Kimmiş bu hoca?" diye sordum. "Ne bileyim, oraya
gelen kadınlardan biri işte, hocaymış kadın!" dedi.
Uykum yoktu, o nedenle, "Ben içeri geçiyorum!" dedim. Arzu,
"İyi tamam, ben yatıyorum!" diyerek sırtını dönünce
ben de salona geçtim. Yerde duran kıyafetlerimi giyindim. Saat daha yeni
22:00 olmuştu.
Televizyon izlerken Arzu'nun sessizde duran telefonu yine
çalmaya daha doğrusu titreşmeye başladı. Arayan annesiydi.
Mecburen ben açtım, Arzu'nun yerine benim sesimi
duymak kaynanamı şaşırtırken, "Ne oldu?" diye sordum.
"Arzu nerede?" diye sorunca, "Yattı, bir şey
mi var?" dedim merakla. "Yok, konuşacaktım sadece..." dedi.
"İyi, o yoksa benimle konuş!" dedim karşılık olarak.
Ancak kaynanam benim sesimi duymaktan rahatsız olmuş gibi, "Kalsın!"
dedi soğuk bir sesle.
"Senin derdin ne?" dedim tepki olarak. "Derdim falan yok!"
dedi karşılığında. "Ee, ne bu halin o zaman?" dedim.
Kaynanam cevap vermeyince yine aynı soruyu sordum. "Boş ver Orhan,
seninle ilgisi yok!" dedi ve başka bir şey demeden pat diye
kapadı telefonu. Bu hareketine çok gıcık oldum. Kendi
telefonumla aradım, ama birkaç kez çaldıktan sonra meşgule
attı. Sonrasındaysa telefonunu kapattı, aramalarım sonuçsuz
kaldı. Ev telefonu vardı, ama telefon makinesi bir süredir bozuk
olduğu için çalışmıyordu.
Kaynanamla Arzu arasında bir mesele vardı ve bana
söylemiyorlardı. Ancak ne olduğunu çok merak ediyordum. Yatak
odasına geçtim. Arzu henüz uykuya dalmamıştı. "Ne oldu?"
diye sordu. "Canım sıkıldı, biraz kahveye takılacam
arkadaşların yanına!" dedim. Arada bazı akşamlar
kahveye giderdim, Arzu gitmemi istemiyor olsa da gitme demezdi. Yine öyle oldu.
"İyi tamam, çok gecikme. Anahtarını al, kapıyı da
kilitle!" dedi ve sırtını döndü.
Giyinip çıktım. Arkadaşların
yanına kahveye gitmeyecektim elbette. Gideceğim yer kaynanamın
eviydi. Aralarındaki meselenin ne olduğunu çok merak ediyordum...
[Orhan]
|