Genç Kaynanamla Önce Sanaldan Sonra Analdan! (2) (Orhan 29 Y., Adapazarı)
Ertesi gün internetten kayınvalidem
için bikini araştırdım biraz. Çok beğendiğim bir
tanesini fiyatı da uygun olunca sipariş ettim. Teslimat adresi olarak
da kayınvalidemin evini verdim.
Akşam eve gittiğimde
Solmaz anne salonda çocuklarla ilgileniyordu. Arzu ise banyodaydı. Mavi
bir kotun üstüne kırmızı bir tunik giymiş,
başını desenli bir türbanla bağlamıştı.
Siyah güneş gözlüklerini türbanının üzerine
atmıştı. Beni görünce gülümseyip, "Bu yaramazları çok özledim,
bırakıp gidemedim. Sana karşı
ayıp olmasın diye de bekledim şimdiye
kadar..." dedi. "Eve gitmene gerek yok zaten. Kal burada. Gidip
ne yapacaksın?" dedim.
Sonra da telefonu çıkarıp ona internetten
aldığım bikininin resimlerini göstererek, "Bak sana bunu
aldım, kargoya vermişler, yarın senin eve teslim edecekler!"
dedim. Yüzü kızardı, "Tövbe tövbe, sen ciddi misin?" diye sordu.
"Evet, sen şaka mı sanmıştın?" dediğimde,
gülümseyerek, "Ne bileyim belki şaka yapıyorsundur diye
düşünmüştüm..." dedi. "Memnun olmadın mı yoksa,
beğenmedin mi? O zaman iptal edeyim, ama vermişler kargoya!" deyince,
"Yok, iptal etme daha, madem aldın gelsin bari!"
dedi gülerek.
"Sana çok yakışacaktır, eminim!"
dediğimde güldü bir şey demeden. Sonra da telefonu alıp
bikininin resimlerine baktı, çok sevdiğini anladım. İstemem yan cebime koy diyordu.
Kayınvalidemle bu tip bir muhabbete gireceğim
hayatta aklıma gelmezdi ama olmuştu. Yıllarca
kocasının baskısı altında yaşayan kadın o
ölünce birden kabak çiçeği gibi açılmaya başlamıştı.
Arzu banyodan çıkınca, "Ben kalkayım
kızım..." dedi. Benden hariç Arzu da
annesinin kalması için çok ısrar etti, ama Solmaz anne,
"Yok, ben gideyim..." diye karşılık verdi hep.
Evi birkaç sokak ötedeydi. Hava
artık kararmaya başlamıştı. "Ben götürürüm!" dedim.
"Yok, oğlum ben giderim!" dedi, ama, "Ben de geleyim, sigaram bitmiş,
sigara alacağım zaten!" diyerek onu ikna ettim. Spor
ayakkabılarıyla dizlerine gelen uzun ve ince kahverengi
kazağını giyince çıktık.
Birkaç dakikalık yolda havadan sudan konuştuk,
bana işlerimi ve en çok da Karasu'daki yazlığı sordu.
"Eğer çok görmek istiyorsan bu Pazar günü seni götüreyim!" dedim. Çok
sevindi, teklifimi hemen kabul etti. "Arzu da sevinir, burada kızlarla çok
bunalıyor, onun için de küçük bir değişiklik olur!" dedim.
O gece Arzu yine saat 23:00 gibi yattı. Bense
televizyonda maç izleyip bir bira içtim. Yatak odasına geçtim, Arzu ve
çocuklar çoktan derin bir uykuya dalmışlardı. Facebook'a girmek istedim. En çok da Solmaz
anne
ile konuşmak istiyordum.
Saat gecenin 12'si olduğu halde kayınvalidem
gene online'dı. Kameralı arama isteği gönderdim.
Az sonra onayladı, kamerası açıldı. Ekranda siyah
kalın askılı atleti ile Solmaz anne
belirdi, ama birkaç saniye sonra kapandı görüntü. Siyah atletinin
altında şişkin, sutyensiz memeleri, bembeyaz koynu, memelerinin
derin çatalını görmüştüm o birkaç saniye boyunca.
Yarağım sertleşirken bu kez ondan
kameralı arama isteği geldi. Tıklayıp açtım, gene ekrandaydı, ama dünkü gibi gri eşofman
vardı şimdi üzerinde. "Az önce ne yapıyordun?" diye sordum.
Laptopun ekranını ayarlamaya çalıştı önce bana cevap
vermek yerine. Ben yine aynı soruyu sorunca, "Kader'le konuşuyordum..." dedi. "O kılıkta mı konuşuyordun?"
diye sordum. Sinirlenmiştim, kayınvalidemin
günlerdir Kader dediği kimdi? Yoksa o kılığı ile
başka bir erkekle mi görüşüyordu? Beni de Kader'le görüşüyorum
diye mi kandırıyordu?
İnanmadığımı söylediğimde, "Vallahi
Kader'le konuşuyordum oğlum, niye
inanmıyorsun?" diye söyledi üzülmüş gibi. "E o zaman o kılığın neydi?" diye sorduğumda, "Çok sıcak
olmuştu, çıkarmıştım üstümü. Sen birden arayınca
boş bulunup açtım..." dedi. "İyi, tamam öyle olsun. Bunu
yazıyorum bir kenara!" dedim alınmış
gibi.
Yine, "Kader'le konuşuyorum,
niye inanmıyorsun, ben sana yalan mı söyleyeceğim, inanmazsan
yarın gelip bakarsın bilgisayara!" dedi kızmış gibi. "Tamam tamam, kızma hemen. Yani o halde seni görünce acaba ne oluyor
dedim, nedir bu hali diye düşündüm. Yoksa senden yana öyle
yanlış bir düşüncem yok, beni yanlış anlama!" dedim.
Kısa bir süre önemsiz şeylerden bahsettik. Ama
sonra, "Valla Kader'i kıskandım, onun
yerinde olmak isterdim!" dedim. "Niye öyle söyledin?" dedi şaşırmış gibi. "Valla baksana, Kader'le
konuşurken üzerinde atlet var sadece, benle konuşurken eşofman
çektin hemen!" dediğimde elini ağzına götürüp güldü.
"Kader kadın, sen erkeksin. Hem ayrıca sen benim
oğlumsun, senin karşında o halde duramam!" dedi. "Senin
oğlun askerde, ben senin damadınım, sen de benim
kaynanamsın!" dedim gülerek. "E, ne yapmamı istiyorsun peki,
eşofmanı mı çıkarayım?" dedi başını
sağa sola sallayıp gülerek. "Valla süper olur, on numara olur!" dedim
başparmağımı havaya kaldırıp göstererek.
Solmaz anne, "Orhan bu
konuşmalar bize yakışmıyor!" dediğinde, "Niye
yakışmasın?" dedim kameraya biraz daha yaklaşarak. "Sen
benim kızımın kocasısın, ben senin annenim, sen
annenle böyle konuşuyor musun?" dedi ciddi bir sesle. "Tabii ki konuşmuyorum çünkü o benim annem, ama sen
değilsin!" dedim.
"Ne yani atletle mi oturayım senin
karşısında?" diye sorunca, "Ben
oturuyorum görmüyor musun?" dedim. Benim de üzerimde
beyaz atletim vardı çünkü. "Senle ben aynı mıyız Orhan?"
dedi tepki gösterir gibi.
Sonra da, "Bak kimse görmüyor değil mi bu
konuşmalarımızı? Yani sonra Arzu yada Tufan duyarsa,
öğrenirse çok kötü olur!" dedi tedirgin bir sesle. "Korkma, kimse görmez.
Tufan zaten askerde nerden görsün çocuk. Arzu desen
çocuklardan pestili çıkıyor, interneti de sevmez, zamanı da yok zaten. Hem bu konuşmalarımızın
kaydı yok korkma, telefon gibi. Konuşuyorsun uçup gidiyor, kaydı
alınmıyor!" dedim.
Sözlerime inandığını anladım.
"Tamam ama kimseye söyleme sen yine de. Başımız derde girmesin!"
dediğinde, "Ya niye söyleyeyim, söylenir mi deli misin?" dediğimde
gülümsedi. Hemen ardından da kameranın karşısından
kalktı, yeniden oturduğundaysa üzerinde siyah atleti vardı
sadece. "Süpersin!" dedim keyifle.
"Çok güzelsin!" dediğimde,
utanmış gibi, "Öyle mi?" dedi. "Sen bilmiyor musun güzel olup
olmadığını, güzel bir kadınsın
bunu kabul et!" dedim. Kayınvalidemin ekranımı kaplayan
görüntüsü karşısında yarağım sertleşmeye
başlamıştı. Şişkin
memelerinin etli uçları ince penye atletin kumaşını
delecekmiş gibiydi. Yaşına karşın azıcık
sarkma bile yok gibiydi memelerinde. İki
memesinin arasındaki çatalı derin bir vadi gibi uzanıyordu.
Kumral saçlarını arkaya atmıştı. Bembeyaz koynu
tavanından vuran beyaz ışığın altında daha
da beyaz görünüyordu.
Artık kayınvalideme
karşı ilgi duyduğum saklanamaz bir gerçekti. Onun da bana
karşı benzer hislere sahip olduğu ortadaydı. Öyle olmasa bu
konuşmaları Tufan ve Arzu'nun öğrenmesinden korkmaz, ayrıca
karşımda şu haliyle oturmazdı. Kayınbabam sağken
başını sağa sola çeviremeyen kaynanam gitmiş
başka bir kadın gelmişti. Ama iyi ki
gelmişti.
Üstümdeki beyaz atletimi çıkardım. Şimdi
belimden yukarısı çıplaktı. Ben nasıl ki onu daha önce atletle görmediysem, o da beni bu halde
görmemişti. "Niye çıkardın?" diye sordu gülerek. "Eşitlik
olsun diye çıkardım, bir sen bir ben!" dedim kahkaha atmamak için
kendimi zor tutarak.
"Biraz daha yaklaşsana!"
dediğimde, "Niye?" diye sordu. "Ya yaklaşsana!" dedim soru
sormasından rahatsız olarak. İyice, hatta istediğimden biraz daha fazla yaklaştı kameraya. Memeleri ekranımı
kaplamıştı. Etli uçlarını ısırıp
koparmak onları yalamak isteği içindeydim.
"Arzu'nunkiler seninki gibi değil!" dediğimde, "Onlar
neymiş?" diye sordu merakla. "Memeleri, onun memeleri seninkiler kadar
büyük değil!" dediğimde, "Orhan, bence
kapatsak iyi olur!" dedi ama sesinin tonundan aslında sözlerimden memnun
olduğunu anlamıştım.
"Kızma, yalan söylemiyorum. Hem siz kadınlar
başka kadınların memeleri, götü hakkında konuşmuyor
musunuz? Onun memeleri çok büyük, yok çok küçük diye şunun götü büyük
şununki dik diye konuşmuyor muşunuz? Ben de seninkiler
Arzu'nunkilerden büyük diyorum, ne var bunda?" dedim işi piçliğe
vurarak. Bir şey söylemek yerine geriye çekildi tekrar.
Bu konuşmanın canını
sıkmaması için konuyu Karasu'daki eve getirdim hemen. "Pazar günü
birlikte gideriz!" dediğimde, sevinçle, "Çok iyi
olur!" dedi. "Bikinini de giyersin, bakarsın belki denize de gireriz!" dediğimde, "Bu mevsimde denize girilir mi?" diye
sordu. "Niye, giren var, soğuk olur biraz ama ne olacak ki,
biz de gireriz. Ben öğretirim sana, hiç korkmana gerek yok, bana güvenmen
yeterli, benim dediklerimi yaptığında gerisi kendiliğinden
gelir!" dedim.
Ardından basit tekniklerle nasıl yüzme
öğreteceğimi anlattım. Tabii bunları anlatırken, "Kollarından
tutarım, sırtını bana yaslarsın, kalçalarından,
bacaklarından tutarım..." diye de söylüyordum. Kayınvalidem ise,
"Bu kadar mıymış, e sonra, hıım, ben ne
yapacağım peki, başka?" diyerek hayret edermiş gibi
dinliyordu beni.
Konuşmamız ilerlemişti iyice, saat 01:00'e
gelmişti, ama uykum yoktu, aynı şekilde Solmaz anneden de uykum
geldi diye bir şey duymadım. Sağ elim yukardayken sol elimle de
yarağımı okşuyordum. Kayınvalidem beni
sertleştirmişti, erkeklik duygularımı
kabartmıştı.
"Kayınbabam senin değerini bilemedi!" diyerek
yeni bir konu açtım. Ona çok güzel ve çekici bir kadın olduğunu,
kocasının elindekinin değerini bilemediğini söyledim.
Bunları daha önce de söylemiştim, ama
kayınvalidem her seferinde bunları duymaktan keyif alıyor
gibiydi.
"Onun yerinde ben olacaktım ki..." dediğimde, "Sen ne yapardın?" dedi
meraklı gözleriyle.
"Uuuu, neler yapmazdım ki,
bu hayata bir kere geliyorsun değerini bileceksin. Ben
de senin değerli olduğunu sana hissettirirdim!" dedim.
"Nasıl hissettirirdin?" diye sordu bu sefer. Kayınvalidemin bu sorusu
ile konu iyice aşağılara, bel altına inecek duruma
gelmişti.
"Sana kadınlığını hissettirirdim!" dediğimde kameranın
karşısında yüzünün kızardığını ve
utangaç bir gülümsemenin dudaklarında belirdiğini gördüm. "Çok güzel
bir kadınsın,
kadınlığını yaşayamadın bana kalırsa.
Ama hiçbir şey için geç değildir, bundan
sonrası önemli!" dediğimde sessiz kaldı. Ama sonra sanki beni
kızdırmak ister gibi, "Yeniden evlenmemi mi istiyorsun?" diye sordu.
"Eğer sen evlenmek istiyorsan
evlen, bir şey diyemem. Ama evleneceğin adam da ölen kocandan
farksız olacaktır, senin değerini bilmeyecektir. Benim o
dediğim kadınlığını sana hissettiremeyecektir!"
dedim karşılık olarak.
Kayınvalidem, "Peki nasıl olacakmış
eğer evlenmeyeceksem?" deyince, tüm cesaretimle, "Ben ne güne duruyorum?" dedim. Önce artık bu sözlerimin çok ileri
gittiğini, çok ayıp olduğunu, beni tersleyeceğini
düşündüm, ama tepkisiz kalıp bir şey demedi.
Onun sessizliğinden daha da cesaretlenip, "Arzu'nun
benimle ne kadar mutlu olduğunu görüyorsun. Çünkü onu
doyurmasını biliyorum, ona kadınlığını
yaşatıyorum. Eğer izin verirsen bunları senin de yaşamanı sağlayabilirim. Daha çok gençsin, çok güzelsin. Onca
yıl çok kötü yaşadın, ama bari bundan
sonra güzel yaşayıp mutlu ol, bu senin hakkın!" dedim.
Kayınvalidem kameranın karşısında bir şey diyecek
gibi oldu, dudakları titredi ama gene bir
şey demedi.
O zaman daha da cesaretlendim ve ayağa kalktım.
Yarağım külotumun ve eşofmanın altında çelik gibi
sertleşmişti. Kamerayı aşağı doğru çevirdim, eşofmanımla külotumu sıyırarak
sertleşmiş yarağımı çekmesini sağladım. O an
kayınvalidem ekranında beliren görüntüden
rahatsız olmuş gibi başını diğer tarafa çevirerek,
"Orhan ne yapıyorsun sen?" dedi.
Ancak ben utanmak yada çekinmek yerine daha da
coşmuştum. Yarağımı sıvazlarken, "Bununla seni doyururum, onca yıl yaşayamadıklarını benimle
yaşarsın, seni her türlü aklına hayaline gelmeyecek şekilde
sikerim, yarağa doyururum!" dediğimde,
"Orhan manyak manyak konuşma, kapat şunu!" dedi tepkiyle.
Yerime oturdum. Kamerayı yeniden ayarladım.
"Görüyorsun ne halde olduğumu. Beni sertleştirdin, demir gibi
yaptın. Şimdi içeri gidip kızını çatır çatır sikeceğim, ama aklımda sen olacaksın. Sen de dediklerimi
düşün, pişman olmayacaksın, aksine çok mutlu olacaksın.
Benim de isteğim bu zaten, senin mutlu
olduğunu görmek istiyorum, çünkü sen bunu hak ediyorsun!" dedim.
Kayınvalidem sözlerime cevap vermeyip görüşmeyi
sonlandırdı. Kalbim deli gibi atıyordu. Heyecandan
parmaklarım titriyordu. Ama o ilk heyecan geçtiğinde ise sanki 31 çektikten sonra oluşan pişmanlık gibi bir pişmanlık
kapladı içimi. Kayınvalideme yarağımı açıp
göstermiştim. Onu sikmek istediğimi
açık açık söylemiştim.
Karımın öz annesi, daha birkaç ay önce kocasını kaybeden ve
oğlu askerde bir kadındı karşımdaki.
Yatak odasına geçtim. Arzu'nun sol eli
küçük kızın beşiğinde kalmış, o halde
uyumuştu. Elini çekip yorganın altına soktum. Beni fark edince,
yarı uykulu halde, "Nerdesin sen?" diye sordu. "Geldim aşkım!"
dedim. Birbirimize sarılıp yattık...
Sabah 9:00 gibi işyerindeyken cep telefonum
çaldı, kayınvalidem arıyordu. "Orhan
dün geceki davranışın hiç hoş değildi. Bence artık buna son vermeliyiz!" deyince, "Neden?" diye sordum. "Oğlum
nedeni mi var? Ben senin kaynananım kaynanan, sen bilmiyor musun,
anlamıyor musun?" dedi sinirle.
"Az bekle, bir dakika!" diyerek işyerinin
kapısını kapadım. Zaten benden başka çalışan
kimse yoktu. Taşıma ve nakliye işleri için dışardan
adam tutuyordum. "Ben senin gibi düşünmüyorum, gece söylediklerimde
ciddiyim!" dediğimde, "Orhan saçmalama!" dedi.
"Senden hoşlanıyorum, içimde bir ateş var beni yakıyor. Arzu artık bana yetmez oldu, çocuklardan başını
kaldıramıyor, kendime hakim olamıyorum!"
dedim. Cevap vermeye çalışınca sözünü kesip,
"Ben seni düşünüyorum, senin de mutlu olmanı istiyorum,
kadınlığını yaşamanı istiyorum!"
dediğimdeyse, "Ben o dediğini yapmak istesem evlenirim, sana ne
oluyor?" dedi.
"Sen evlenmek istediğinde
oğlun ne yapacak peki? A anne ne güzel
evleneceksin, başka adamın koynuna gireceksin mi diyecek sana. Tebrik mi eder seni yoksa çeker vurur mu?" dedim. Bir süre ne diyeceğini
bilememiş gibi sustu, güçlü nefes alışverişlerini
duyuyordum bu sırada.
"Sen ne istiyorsun peki, senin derdin ne?" diye sordu. "Kaç
defa söylemem gerekiyor daha, senden hoşlanıyorum, seni mutlu etmek
istiyorum,
beni sevmeni istiyorum!" dediğimde,
sözümü keserek, "Oğlum ben zaten seviyorum seni..."
dedi.
"Ya bırak şimdi bu anlamamış gibi
salağa yatma laflarını. Biliyorsun benim ne demek
istediğimi. Oğlun evlenmene hayatta izin vermez ama senin de eriyip
gitmene, çürümene ben izin vermem. Senden hoşlanıyorum,
yaşamadığın tatları yaşamanı istiyorum, güzellikleri görmeni istiyorum, sen bunları hak ediyorsun. Seni incitmek,
kırmak aklımın ucundan bile geçmez. Öyle bir şeye en
başta ben dur derim. Seni üzecek, ağlatacak bir şeye hayatta
izin vermem. Korkmana, çekinmene gerek yok. Tufan yada Arzu öğrenir diye
bir korkun olmasın. Bütün sorumluluğu ben
üzerime alıyorum. Eğer yarın bir gün bunlar ortaya çıkarsa
hepsine ben göğüs germeye, kendimi feda etmeye hazırım, senin
kılına zarar gelmesini istemem, buna izin vermem!" dedim büyük bir
coşkuyla.
İçimde birikenleri bir
çırpıda söylemiştim. Kayınvalidem sözlerimi sessizce
dinlemiş, güçlü nefes alış verişlerini duymuştum
sadece. "Senin de benden hoşlandığını biliyorum, öyle
olmasa bu ana kadar bu noktaya kadar işlerin bu aşamaya kadar
gelmesine izin vermezdin. Ben seni biliyorum, tanıyorum. Esaslı, mert kadınsın. Eğer
kendine koca
arıyorsan,
yeniden evlenmeyi düşünüyorsan ben senin
kocan olmaya hazırım. Açık açık söylüyorum bunu sana. Sen
de istiyorsun gerçekte ama sadece korkuyorsun, en çok da kendinden korkuyorsun.
Ama ben de sana korkmana gerek yok diyorum. Kimse bilmeyecek, ne oğlun ne
kızın. Her şey ikimizin arasında olacak. Benim
imkanlarım var, yoksa da yaratırım, maddi durumum da iyi sen de
biliyorsun. Seni üzmem, incitmem, kadınlığını doya
doya yaşamanı istiyorum sadece. Kocanın sana
yaşatamadıklarını, veremediklerini vermek istiyorum. Sen
sadece bir adım atacaksın, korkmadan bir adım attığında
gerisi de gelecek!" diye ilave ettim.
Sözlerimi sessizlikle karşıladı.
Ardından titreyen bir sesle, "Çok korkuyorum. Sanki Salim beni izliyormuş
gibi oluyorum. Sanki yanı başımdaymış gibi
hissediyorum..." dedi. "Salim öldü, artık Salim yok. Salim ne verdi sana,
senelerce baskı yaptı, dayak attı. Kadın olduğunu
unuttun. Ama artık hepsi geçti, bundan sonra ileriye bakacaksın,
geçmişi unutacaksın!" dedim.
"Bak çok korkuyorum. Kimsenin bilmesini istemiyorum, ne
ailem ne akrabalarım ne komşularım. İnsan içine
çıkamam öğrenirlerse. Senin de hayatın
mahvolur. Bu işin ucunda ölüm var Orhan..." dediğinde, "Ben öyle olduğunu bilmiyor muyum sanıyorsun? Ortaya
çıkarsa
Arzu ne yapar bana, Tufan ne yapar, elbette biliyorum hepsini. Ama bu işi
çok gizli yapacağız, o konuda bana güvenmeni istiyorum, pişman
olacağımız bir şey yapmayacağız buna emin ol, ben
kendime güveniyorum, sen de azıcık da olsa bana güven!" dedim.
Birkaç saniyelik sessizliğin sonunda, "Ben de
güveniyorum sana!" dediğinde artık bu işin olduğu
kesinleşmişti. "Teşekkür ederim, pişman olmayacaksın!"
dedim yanıt olarak.
Kayınvalidem dün geceki yaşananlardan sonra bu
işi bitirmeyi kafasına koymuş beni de bunun için aramıştı, ama iş 180 derece ters bir
noktaya gelmişti. Artık birbirimize bağlanmıştık.
Birbirimizi mutlu etmekti amacımız.
"Bugün bikini geldiğinde bana haber ver!" dediğim
zaman telefonun ucunda kıkır kıkır güldü. "Tamam, veririm!"
diyerek kapattı. Derin bir nefes alıp verdim.
Sadece birkaç günde yaşadıklarımız inanılmazdı.
Bir keyif sigarası yaktım...
[Orhan]
|