Genç Kaynanamla Önce Sanaldan Sonra Analdan! (1) (Orhan 29 Y., Adapazarı)
Merhaba, adım Orhan. Sakarya'nın merkez ilçesi
olan Adapazarı'nda yaşıyorum. 29 yaşında ve evliyim.
Eşim Arzu 21 yaşında, kendisiyle 4 yıl önce görücü usulüyle
evlendim. Biri 3 diğeri 1 yaşında iki kızım var.
Kendime ait işyerimde ikinci el eşya satışı
yapıyorum.
Evlendikten kısa süre sonra insanın sadece
eşi ile değil aynı zamanda ailesi ile de evlendiğini
öğrendim. Kayınpederim aksi ve geçimsiz biriydi. En başta
karısına ve iki çocuğuna ardından bana da olur olmadık zamanlarda sataşıyordu. Geçmişinde
içkiye çok para
harcamış bunun neticesinde geçim sıkıntısı
yaşamaya başlamıştı. Zaman zaman benden para ister,
aldıklarını da ya geç öder yada hiç ödemezdi. Ama haftada birkaç
akşam eve sarhoş gelmeye de devam ederdi.
Kayınvalideme hayatı zindan ediyor, onu ara sıra dövüyordu.
Kayınvalidem dayak yediği yada iyice
bunaldığı zamanlarda kaçıp bize gelirdi. Ona, "Anne
bırak bu adamı, boşan, gel burada bizimle yaşa!" desem de
beni dinlemez gene evinin yolunun tutardı.
Eşim evlenerek babasından kurtulmuştu. Eşimden 3 yaş
büyük olan kayınbiraderim iki yıllık
bir bölümü sonra da açık öğretimi bitirmişti ve KPSS ile bir
yerlere girebilmek için çabalıyor, o da kendini babasından kurtarmaya
çalışıyordu.
Ancak bütün bu sıkıntılar birkaç ay önce kayınbabam ölünce sona erdi. Uzun seneler içki içmenin
sonucunda vücudu iflas etmişti. Hastalandı, bir süre hastanede
yattı ama kurtulamadı. Kayınvalidem ilk günlerde
kocasının ölümünden dolayı çok ağladı, üzüldü. Kötü de
olsa 25 yıllık kocasıydı sonuçta. Ancak günler geçtikçe
üzüntüsü de gitgide azaldı ve kırkı
çıktıktan sonra nerdeyse kayboldu, hatta kocasının ölümüne
sevinir bile olmuştu.
Kayınbiraderim önce babasının ölümü sonra da
KPSS'den umudunu kestiği için askerliğini aradan çıkarmaya karar
verdi. Sonunda o da askere gidince kayınvalidem
evinde tek kaldı.
Kayınbiraderim askere gittikten bir hafta on gün
sonraydı. Bir akşam evde Facebook'a
girmiştim. Eşim bütün gün çocuklarla
uğraştığı için yorulmuş ve erkenden yatmıştı.
Saat 23:00'e geliyordu. Kayınvalidem Solmaz'ı online gördüm. Ona
askere giden oğluyla görüşebilmesi için Facebook hesabını
birkaç gün önce ben almıştım. Nasıl
kullanacağını da kısaca göstermiştim.
Bu saatte Facebook'da ne işi olduğunu merak ettim.
Ona, "Anne hayırdır, ne yapıyorsun?" diye
yazdım. Bana Kader adında bir arkadaşı ile
yazıştığını, Kader'in çocukluk arkadaşı olduğunu, yıllardır birbirlerini görmediklerini,
İstanbul'da yaşadığını yazdı. "İyi
tamam!" diyerek yazıp gönderdim. Sonra kendi arkadaşlarımla
yazıştım, sayfalarda gezindim. Aradan yarım saat
geçmişti, bana, "Nasılsın?" diye yazdı. "İyiyim, sen
nasılsın?" diye yazdım karşılık olarak.
"İyiyim, iyi ki bunu bana
almışsın, arkadaşlarımı arayıp buluyorum..."
diye yazdı. Kayınvalidem Facebook'u çok sevmiş, bunun için
teşekkür ediyordu. Askerdeki oğluyla görüşebilmesi için
aldığım Facebook hesabıyla arkadaşlarını arayıp buluyordu. Havadan sudan konuşmaya
daha doğrusu yazışmaya başladık. Eşimi ve
çocukları sordu, uyuduklarını yazdım. Konudan konuya
atlıyorduk. Kayınvalidem ilkokul mezunuydu, bilgisayarla da daha yeni
tanışmıştı. Ama çok kısa sürede kapmış,
sevmişti.
Yazışmamız ilerlerken konu kayınbabama geldi her nasılsa. Ona, "Kusura bakma
ama kayınbabamın ölmesi iyi oldu, ben hiç
üzülmüyorum, en başta senin hayatını mahvetti!" diye
yazdım. "Doğru söylüyorsun!" diye yazdı
cevap olarak. Uzun yıllardır çektiği çileler kocasının
ölümüyle bitmişti. "Bundan sonra senin zamanın artık, keyfince
gez eğlen. Bu hayata insan bir kere geliyor, ne zaman istersen bizim
yazlığa gideriz!" diye yazdığımda, "İnşallah oğlum!" diyerek cevap gönderdi.
Kendi ailemin Karasu'da yazlığı vardı.
2 katlı bir villaydı. Ben, babam ve eniştem ortak
almıştık. Ne zaman müsait olsam eşim ve çocuklarımla giderdim. Yazın ise eşim ve çocuklar devamlı orada annemin
babamın yanında olurdu. Kayınvalidemi de
kaç defa davet etmiştim, ama her seferinde kayınbabam karşı
çıkmış karısını göndermemişti.
Çocuklarımız doğduğunda eşime yardımcı olmak için gelip kalırdı, ama o
zamanlarda bile kayınbabam ağzından burnundan getirirdi
kadının.
Kayınbiraderimin laptopundan giriyordu Facebook'a. Ona,
"Kamera açsana!" diye yazdım. Nasıl yapılacağını
da göstermiştim, ama beceremediğini
yazdı. Gene tek tek yazdım, ama, "Ben
anlamıyorum oğlum, yarın sen gelip yaparsın!" diye cevap
yazdı.
Sohbetimiz bittiğinde saat 01:00'e geliyordu.
Kayınvalidem alışık olmadığından klavyede yazı yazmakta zorlanıyordu, bu yüzden de sohbetimiz çok uzun
sürmüştü. Sabah eşime akşam annesiyle
Facebook'da sohbet ettiğimi söylediğimde şaşırdı,
ama sonra, "Onun adına çok sevindim, kadın senelerce neler çekti!"
dedi.
O gün işten çıktıktan sonra kayınvalidemi aradım. "Anne müsaitsen gelip
şu kamera
işini halledeyim?" dedim. "Müsaidim oğlum, ne zaman
istersen gel!" deyince evine gittim. Kapıyı açınca içeri geçtim.
Kayınbabamın ölmesi ile birlikte kayınvalidem
rahata kavuşmuştu ve bu rahatlık onun
davranışlarına ve giyimine de yansımıştı.
Her ne kadar kayınvalidem
olup ona anne diyor olsam da gerçekte benden sadece 13 yaş büyüktü, 42 yaşındaydı.
O da eşim gibi 17 yaşında evlenmiş ve 18 yaşında anne olmuştu. Yıllarca kocasının
kahrını çekmiş olsa da halen genç ve
güzel bir kadındı. Eşim güzelliğini annesinden
almıştı. Eşimle anne kız
değil abla kardeş zannedildiklerine pek çok kez şahit olmuştum.
Tesettürlü, kapalı giyinmeye dikkat eden ve
yanımda başını açmayan dindar bir kadındı. Her
zaman koyu renkli uzun ve bol pardesüler giyer, başını büyük
türbanlarla bağlardı. Bu haliyle olduğundan daha yaşlı
gösterirdi.
Kocasının son zamanlarındaysa etek yerine
kot pantolonlar, pardesüler yerine uzun gömlekler ve tunikler giymeye
başlamış, güneş gözlüğü takar olmuştu. Bu
değişiminde karımın büyük payı vardı. Ona
karşı başka türlü duygular beslemeye de ilk o zamanlar
başlamıştım. Değişen görüntüsü
duygularımın da değişmesine sebep olmuştu. Ama yine de
şimdi karşımda alışık olduğum gibi
değil başka bir haldeydi.
Solmaz anne saçlarını
bir tokayla arkadan topuz yapmış ve küçük bir eşarpla üstten
bağlamıştı. Uzun, kumral saçlarını ilk kez görüyordum.
Üstünde gri renkli bir eşofman takımı vardı. Her zaman
kapalı ve bol giyinen kadın şimdi vücut hatlarını
belli eden bir kıyafet giymişti. Eşimden biraz daha kısa
yaklaşık 1.70 boyunda ve hafif balıketiydi. Saçları gibi
teni de kumraldı. Büyük kahverengi gözleri, kalın siyah
kaşları haricinde Sibel Can'ın kopyası gibiydi.
Gri tişörtünün üstü vücuduna tam oturmuştu, ne
eksik ne fazlaydı, ama bu durum memelerini belli etmeye yetmişti.
Memelerinin bu kadar büyük olduklarını hiç bilmezdim. İçine
sutyen giymemiş gibiydi, çünkü meme uçları eşofmanın
altında belli oluyordu. Ayağıma terlik vermek
için eğildiğinde ise eşofmanın altındaki dolgun götünü
ve külotunun izini gördüm.
"Kusura bakma oğlum, ev hali!" dedi gülümseyerek.
"Anne ben yabancı mıyım Allah aşkına!"
dedim ama bu görüntüsünün yabancısı olduğum kesindi. "Geç içeri
oğlum!" diyerek içeri davet etti. Kayınbabam varken tek
başıma hiç gelmediğim bu evde şimdi kayınvalidem
ile tektim.
Laptop salondaki büyük masanın üzerindeydi. Ona, "Gel
bak, şöyle yapacaksın..." diyerek yanıma oturmasını ve
beni izlemesini söyledim. Sandalye çekip oturdu. Ben gösterip anlatırken
dikkatle izliyor, anlamak için sorular soruyordu. Kamera haricinde bilgisayarda
bilmediği, öğrenmek istediği şeyleri de sordu, hepsini
anlayacağı şekilde anlattım.
En sonunda, "Anladın mı, göster bakalım bana!"
dedim ve laptopu önüne ittim. Heyecandan titreyen parmakları mouse ve klavye üzerinde gezinirken yanlış yaptığında
müdahale
ettim ama bu sırada elim de eline değiyordu doğal olarak. Solmaz
anne ilk anda çekinir gibi olup elini çekmeye
çalıştı ama sonra bıraktı.
Mouse tutan elinin üstüne koydum elimi ve ekranda
yaptıklarımı izlemesini istedim. O an içimde bir şeylerin
kıpırdadığını fark ettim. Elini tuttuğum öz
kaynanamdı ama erkeklik duygularımın kabarmasına neden
olmuştu. Benden sadece 13 yaş büyüktü. Belki de onca zaman kayınbabamın karısını benden uzak
tutmasının sebebi buydu, aramızdaki bu küçük sayılabilecek
yaş farkıydı. Ona karşı içimde farklı duygular
oluşabileceğini düşünmüştü kayınbabam.
Ve şimdi haklı olduğu ortaya çıkmıştı.
Sonunda Solmaz anne
gösterdiklerimi kendi başına yapar hale geldi. "Sağ ol
oğlum, bundan sonra kendim yaparım İnşallah..." dedi titreyen sesiyle. İlginç şekilde onun da
benim gibi olduğunu fark ettim. Benim gibi o da utanmış, yüzü
pembeleşmişti.
"Bundan sonra Tufan'la
görüşürken kamera açarsın, o şekilde birbirinizi görürsünüz!"
dedim. Tufan kayınbiraderimdi.
"İnşallah, oğlumun yüzünü özledim zaten!" dedi
duygulanarak. "Yemin törenine beraber gideriz!" dediğimde daha da
duygulandı. Çıkarken, "Yemek ye öyle git oğlum, nereye hemen?"
dedi. "Arzu bekler, ona söylemedim buraya geleceğimi..." dediğimde
biraz şaşırır gibi oldu. "Söylemedin mi ona?" diye sordu.
"Yok, söylemedim!" dedim yine. "İyi, sen bilirsin..." dedi sözlerime
karşılık, kalmam için ısrar etmedi.
Çıktım, daha doğrusu kendimi
dışarı zor attım. Hislerimden dolayı çok utandım,
hatta ablamın kocası anneme karşı böyle şeyler hissetse bunun ne kadar iğrenç olacağını getirdim
aklıma. Ama kendime engel olamadığım da gerçekti.
Eşime annesinin yanından geldiğimi
söylemedim. O akşam eşim yatak odasına
geçti ve annesi ile telefonda uzun uzadıya konuşup dedikodu
yaptı. Yanıma geldiğinde, "Annem kamera açmasını
öğrenmiş!" dedi gülerek. Benim öğrettiğimi söylemiştir diye düşündüm ama eşim bundan bahsetmedi.
"Nerden öğrenmiş?" diye sordum büyük bir merakla. Eşim, "Ne
bileyim, öğrenmiştir bir yerlerden..."
diyerek üstünde durmadı.
Çocuklar eşimi çok yoruyordu, bu nedenle son
zamanlarda cinsel hayatımız eski hareketliliğini
kaybetmişti. Eşim Arzu 1.75 boyunda ve 55 kiloydu. O da annesi gibi
kumral tenli ve saçlıydı. Türbanlı olmasına rağmen her
zaman şık ve güzel giyinmeye çalışır, makyaj yapmaktan
çekinmezdi. İki çocuk doğurmuş
olmasına rağmen vücudu deforme olmamıştı. Onu güzel
görmek beni çok mutlu ederdi. Büyük bir aşkla birbirimize
bağlıydık.
O gece çocuklar uyuduktan sonra sarıldım
karıma. Çok uykusunun olduğunu söyledi, ama, "Hadi kız, kaç
zaman oldu, ne uykusuymuş bu?" dediğimde daha fazla direnmedi. Çocuklar
hemen yatağın yanındaki beşiklerinde yatıyordu. Küçük
bir gece lambası koridordaki prize takılı halde yanıyor ve
yatak odasının aralık kapısından içeriyi loş bir
şekilde aydınlatıyordu.
Arzu üzerindeki ince pijamalarını
çıkartırken ben de soyunup çıplak kaldım. Diri ve içleri
sütle dolu dolgun memelerine yumuldum hemen. Küçük kızımız meme
emiyordu halen. O da saçlarımı çekiyor, okşuyordu. Ellerim kalçalarında geziniyor, bana iki çocuk veren taze amını
avuçluyordum. Ancak ben ne kadar istekliysem de Arzu gönülsüz
davranıyordu. Bundan hoşlanmadığımı
söylediğimde, "Orhan çok yoruluyorum bütün gün, çocuklar çok yoruyor beni,
canım çıkıyor. Sen bütün gün iştesin bilmiyorsun benim
çektiklerimi..." diye serzenişte bulundu.
Her ne kadar böyle söylese de ikinci çocuğumuzu
erkenden yapmayı o istemişti. Ben birkaç yıl daha bekleyelim
demiş ama söz dinletememiştim. Yapacak bir
şeyim olmadığında da onu damızlık bir boğa
gibi sikmiştim. Kadınlar çocuk yapma
istekleri depreştiğinde kocalarını bir erkek olarak değil
de damızlık bir hayvan gibi görme eğiliminde olurlardı.
Üstümüzdeki yorganı ittim yatağın ucuna
doğru, çıplak yatan karımın
vücudunu okşadım, öpüp yaladım bir süre daha. Ama ne yaparsam
yapayım Arzu isteksizliğini sürdürüyordu. Ancak Arzu'nun gönülsüz
tavrına inat yarağım kalkmıştı.
"Bacaklarını aç!" dediğimde iki yana ayırdı iyice.
Gardırop çekmecesinde
prezervatif kutusu vardı. Üçüncü kez hamile kalmaması için bu
şekilde korunuyorduk. Kutudan bir tane alıp yarağıma
taktım hemen. Karşılıklı zevk
diye geçen tırtıklı bir kondomdu bu. Bacaklarının
arasında yerimi aldım, yarağımı sıvazlayıp amının üzerine sürttüm. Sonra da yavaşça
bastırdım amına. Yarağım
dibine kadar girmişti karımın amcığına.
Bir süre o halde bekledikten sonra ağır
ağır amında çalışmaya
başladım. Arzu bu kez istediğim gibi karşılık
vermeye başlamıştı. Elleri sırtımda,
saçlarımda geziniyor, boynumu ve yanaklarımı öpüyordu. Karımın karşılık vermesinin keyfiyle daha güçlü
abanmaya başladım, ama komşuların bizi duyabileceği
endişesi ile kendime hakim oluyordum. Oysa
Karasu'daki villamızda komşular duyar diye bir
sıkıntımız yoktu. Orada Arzu ile at gibi sikişiyorduk
hatta ikinci çocuğumuzun temellerini de orada atmıştık. Ama
orada sadece biz değil ablamla eniştemin ve hatta annemle babamın
bile aynı bizim gibi sikiştiklerine kulak misafiri olmuştum.
Oranın sikiş konusunda bir tılsımı vardı.
Arzu uzun bacaklarını belime doladı önce,
beni kolları ile sıkıca kendine bastırıyordu.
Ardından bacaklarını havaya kaldırıp iki yana pergel gibi açtığında daha güçlü pompalamaya başladım. Yarak
darbelerimle birlikte Arzu'nun sütle dolup taşan, uçları koyu pembe
etli memeleri sallanıp duruyordu.
Yatağın gıcırtısı ve
kasıklarımızın çarpışmasının
çıkardığı 'Şak şak şak!' sesleri sonucu
küçük kızımız uyanır gibi olup sesler çıkarınca
Arzu sol eliyle beşiğe uzanıp sallamaya başladı. Ben
de havada duran bacaklarını tutup omuzlarıma attım. Bir
süre daha pompalarken büyük bir zevkle boşaldım. Büyük bir keyif
almıştım.
Amından çıkıp tuvalete geçtim, prezervatifi
çıkarıp attım klozete. Çişimi yaptıktan sonra yatak
odasına döndüm. Arzu giyinmiş ve fısıltılı bir sesle, "Hişşşş, hişşşş..." diyerek
uyanır gibi olan küçük kızın beşiğini sallıyordu.
Bana sessiz olmamı işaret etti. Az önce benimle sikişen
kadın gitmiş yerine müşfik bir anne
gelmişti. Üstümü giyinip salonun balkonuna çıktım.
Sıcak gündüze inat serin bir geceydi. Bir sigara
yaktım, birkaç nefes çektim ama sıkıldım. Yatak
odasında Arzu halen kızı yatırmaya
çalışıyordu. Bana yine sessiz olmamı belirten bir
işaret yapınca ben de bilgisayarın olduğu arka odaya geçip
kapıyı kapadım. Uykum kaçmıştı, bilgisayarı
açıp Facebook'a girdim.
Saat 00:30'a geliyordu, ama kayınvalidemi
online görünce şaşırdım. Kadın her akşam Facebook'a girmeye başlamıştı. "Anne
ne yapıyorsun bu saatte?" diye yazdım. Bir süre cevap vermedi
yazdığıma. Ama sonra, "Kader'le kamera açtık,
konuşuyoruz..." diye yazdı. Kadın
birden internet canavarı olup çıkmıştı.
15-20 dakika gezindim, online olan arkadaşlarla yazıştım.
Derken kayınvalidemden kameralı arama
isteği geldi, tıklayıp açtım. Mikrofonlu
kulaklığı taktım, "Orhan nasılsın?" diyen
sevinçli sesi kulaklarımı tırmaladı önce. Ses
ayarlarını yaptım. "Sen nasılsın, ne yapıyorsun
bu saatte?" dedim. "Kader'le konuştum uzun uzun. Allah senden razı
olsun, iyi ki yaptın şu kamera işini,
çok sağ ol!" dedi keyifle.
Laptopun kamerası üst gövdesini ve
başını çekiyordu. Saçlarını şimdi tamamen
açmıştı, eşarp yoktu. Aynı
gri eşofmanı da üzerindeydi. "Kim bu Kader,
nerden buldun?" dediğimde ilkokuldan ve mahalleden arkadaşı
olduğunu, 1999'daki büyük depremden sonra İstanbul'a
taşındığını ve o günden beri
görüşmediklerini söyledi. Uzun zaman sonra yakın bir arkadaşını
bulmuş olmanın sevincini yaşıyordu.
"Arzu nerde?" deyince, "Yatıyor, bizim küçük
yaramazları uyutmakla meşgul!" dedim. "Yarın size gelirim, torunlarımı çok özledim!" dedi. "İstediğin zaman gel.
Burası senin evin. Artık kayınbabam da
yok. İstediğin kadar kal. Öyle
misafirliğe gelir gibi kalma!" dediğimde, "Bakarım!" dedi
gülümseyerek.
"Karasu'ya ne zaman
gideceksiniz?"
diye sordu. "Bilmiyorum, ama sen gitmek istiyorsan
götürürüm!" dedim. "Nasıl orası, güzel mi?"
deyince, "Fena değil, güzeldir!" dedim. "Denize giriliyor mu, plajı
var mı?" deyince, "Var, gelince beraber gideriz!"
dedim. Kadın en basit imkanlardan kocası nedeniyle
faydalanamamıştı. Hayatında hiç denize gitmediğini,
girmediğini biliyordum.
Gülerek, "Ben yüzme bilmiyorum!"
deyince, "Ben öğretirim korkma!" dedim. Gene
gülünce, "Arzu'ya öğrettim, sana da öğretirim, çok kolay!" dedim. Gerçekten de eşime yüzmeyi öğretmiştim.
Onun annesi gibi hayatın zevklerinden mahrum kalmasını
istemiyordum. Türbanlı, kapalı bir kadın olsa da denize
girmesinde sakınca görmüyordum. Aynı şekilde o da ilk
zamanlardaki çekingenliğini atmış ve haşema denilen
mayosuyla denize girmekten çekinmez olmuştu.
Karasu'daki ev ile ilgili sorular sordu. Kaç odası
var, banyosu, mutfağı vs bir sürü soru
sordu, tek tek cevapladım. Aslında Arzu'nun ona evle ilgili bilgiler
verdiğini ve orada çekilmiş resimlerimizi gösterdiğini
biliyordum ama yine de soruyordu.
"Gideriz beraber, gündüz denize girer akşam da balkonda mangal yaparız!" dediğimde gülerek,
"Benim mayom yok
ki denize gireyim!" dedi. Kayınvalidemle muhabbeti
ilerletmiştim, hiç çekinmeden, "Ben alırım
sana!" dedim. Kameranın karşısında yüzünün
ciddileştiğini, ters bir şeyler söyleyeceğini sandım
ama öyle olmadı.
"Senin de anlamadığın konu yok!" dedi
laptopa biraz daha yaklaşarak. Bu haldeyken kamera sadece göğsünü
çekiyordu, "Kamerayı kaldır biraz yukarı, ekranı geriye it!" dedim. Dediğimi yapınca yüzü ekranda daha
net ve büyük göründü. "Bana
almana gerek yok, ben Arzu'nunkini giyerim!" dediğinde, "Olmaz öyle. Mayo
dediğin iç çamaşırı gibidir. Sen kızının iç
çamaşırını mı giymek
istiyorsun?" dedim. Kayınvalidemin buna cevabı gülmek oldu.
"Ben alırım sana, güzel bir tane seçerim.
Nasıl bir şey istersin peki? Böyle Arzu'nunki gibi haşema
mı, düz kapalı mı, yoksa bikini mi?" dedim kahkaha atmamak için
kendimi tutarak. Kayınvalidem bu konuşmalar karşısında ciddileşmek yada konuşmayı kesmek
şöyle dursun daha da
içine girmeye çalışıyordu. "Bikini bana olur mu?" dedi gülerek.
"Çok güzel olur. Çok güzel kadınsın. Hiç
falson yok. Senin yaşındaki başka kadınların her yeri
sarkıyor ama senin Maşallahın var!"
dediğimde, "Öyle mi?" dedi kahkahayla.
"Valla öyle!" dedim işi ilerleterek. Bir süre sağ
eli çenesinde kaldı. Sonra, "Kader 110 kilo
olmuş!" dedi. "Yuh, o
neymiş öyle?"
dediğimde, "Kocası beğenmiyormuş onu!" diye devam etti.
"110 kilo kadını kim ne yapsın?" dedim.
Saat artık 01:00'i geçiyordu. "Ben sana güzel bir
bikini alırım, hatta hemen yarın bakarım internetten. Sen bana ölçülerini ver yeterli!" dedim. "Allah iyiliğini
versin!" dedi
gülerek. "Ben aslında tahmin ediyorum, ama gene de
ölçü versen daha iyi olur!" dedim. "Neymiş benim ölçülerim merak ettim?"
dedi.
Karşımda konuştuğum karımın
öz annesiydi, ben de onun kızının kocasıydım. Ama
konuşmanın içeriği birbirlerine kur yapan bir kadınla
erkeğinkinden farksızdı. "Valla, ne desem. Göğüs 105 veya
110, bel 90 veya 95, kalça da 110 falan herhalde?" dediğimde
kameranın karşısında katıla katıla güldü.
Sonra da, "110, 90 ve 115. Çok yaklaştın,
bakıyorum beni iyi incelemişsin!" dedi. "Öyle, karşıma geçen kadının hemen ölçülerini çıkarırım terzi
gibi!"
dedim. "Kızım çapkın olduğunu söylemişti, ama bu kadar
olduğunu bilmiyordum!" dediğinde, "Arzu beni
sana mı şikayet ediyor?" dedim alınmış
gibi.
"Yok be şikayet değil, aksine çok seviyor
kızım seni. İyi ki seninle
evlenmiş, ben de öyle düşünüyorum zaten. İyi ki
evlenmiş seninle!" dedi. Sonrasında bu muhabbeti kapatıp
askerdeki kayınbiraderle ilgili konuştuk. Bilgisayarı
kapadığımda saat 01:30 olmuştu.
Yatak odasına döndüğümde Arzu uykuya
dalmıştı. Fısıltıyla, uykusunda konuşur gibi,
"Kiminle konuşuyordun gece gece?" dediğinde,
"Hiç, bizim arkadaşlardan biriyle!" dedim.
Oysa konuştuğumun annesi olduğundan
habersizdi...
[Orhan]
|