Dolar Çok Yükselince Annem Yaraklara Geldi! (4) (Necmi 27 Y., Mersin)
Bundan 5 yıl
önce, 22 yaşındaydım, askerlik yeni bitmişti. İş
bulana kadar bakkalda annemle babama yardım ediyordum. Milli
olmamış, bir amın tadına bakmamıştım henüz. Elim sikimde geziyordum resmen. Bakkala
gelen komşu kadınlara ve
kızlara farklı gözle bakar olmuştum. Utangaç ve içine
kapanık biri olduğum için arkadaşlarım milli olurken ben
gece gündüz 31 çekiyordum. Bu da benim daha çok içime kapanmama sebep oluyor ve
ruh sağlığımı olumsuz etkiliyordu. Bunun üzerine annem
fal, büyü işlerinde isim yapmış yaşlı bir
kadının evine götürdü.
Kadın beni
okuyup üfledi, kurşun döktü. Sonrasında kadın bir şey
demeden beni odadan çıkardı. Ama içerde annemle birkaç dakika kaldılar. Annem odadan çıktığında
yüzü
kızarmış gibiydi. "Anne kadın ne dedi?" diye
sordum birkaç sefer, ama annem bana cevap vermek yerine sorularımı
geçiştirdi. O günden sonra annemle babamın aralarında
fısıldaşmalarına çokça şahit oldum. Beni fark
ettikleri anda konuşmalarını kesiyorlar yada konuyu değiştiriyorlardı.
Bu halleri bendeki merakı büsbütün artırıyordu.
Bir gün bakkalda
annemin olmadığı bir zamanda babam dükkanın
kapısını aralayıp, "Gel oğlum, seninle
konuşacaklarım var!" deyince meraklandım. "Ne oldu baba, hayırdır?" dedim. "Oğlum
artık büyüdün,
askerliğini de yaptın. Bir sıkıntın derdin varsa bana
anlat, ben senin babanım!" deyince, "Yok baba, ne
sıkıntısı?" dedim karşılık olarak.
Babam başımı okşayarak, "Oğlum, bana
anlatabilirsin, benden çekinme. Burada erkek erkeğe konuşuyoruz. Bir
ihtiyacın varsa söyle!" dedi bu sefer.
Babamın bu 'Erkek
erkeğe konuşuyoruz' lafı konunun ne olduğunu az çok
açığa çıkarmıştı. O nedenle utandım. Babam konuyu hiç evirip çevirmeden,
"Sen
milli oldun mu?" diye
sorduğundaysa yüzüm kıpkırmızı oldu.
Başımı 'Yok' anlamında salladığımda
gülümsedi. "Geçen kadının dediği doğruymuş demek
ki. Bu halin kaç zamandır benim de dikkatimi çekiyordu ama seni üzmemek
için ses etmedim. Oğlum daha önce deseydin ya bunu, bulurduk bir çaresini!"
dediğinde utancımdan yerin dibine girecektim. Babamın daha fazla
konuşmasına izin vermemek için dışarı çıktım
ve o gün bakkala dönmedim bir daha.
Sonraki birkaç gün
boyunca annemle babamın fısıldaşmaları devam etti. Ben
ikisinin de yüzüne bakmaya utanıyordum, ama onlar bana içtenlikle yaklaşmaya çalışıyordu.
Utandığım için
yemekleri bile odamda tek başıma yiyordum. Ancak bir akşam geç
bir saatte babam beni çağırdı salona. Annem yoktu. Yanına
oturmamı istedi. Bana bir erkeğin ihtiyaçları olduğunu,
bunların giderilmesi gerektiğini yoksa içten içe zarar vereceğini
dini örnekler de vererek anlattı.
Babam, "Bu
işin asıl çaresi senin evlenmendir, ama bizim halimiz buna izin
vermiyor yavrum. Bu halde, bu parasızlıkla seni evlendiremeyiz. Bir
iş bulup çalışsan para biriktirsen, ama o da ne zamana olur belli değil. Ama bu işi evlilik
öncesinde halletmek gerek... Biz bu
meseleyi annenle konuştuk uzun uzun. Seni geneleve göndermek
istediğimi söyledim, ama annen yanaşmadı buna. Ben oğlumun
öyle pis, ahlaksız yerlere gitmesini istemem dedi..."
"Bizim
bakkala devamlı gelen Çingene bi kadın var hani, kocası hapiste.
Ona söylemiş annen, meseleyi anlatmış. Kadın, Tamam, yaparım ama karşılığında veresiye
alışveriş
ederim demiş. Bunlar Çingene, ne yapacakları
belli olmaz, yarın öbür gün başımız bunlarla derde girer,
kurtulamayız dedim annene, o da, Haklısın dedi. En sonunda kendi
göbeğimizi kendimiz kesmeye karar verdik. Bu işi annen halledecek
yavrum. Bu fedakarlığı gösterecek..." dedi.
Babamın
sözleri bittiğinde ne demek istediğini anladığım için,
"Ya baba git işine, deli misin nesin!" dedim tepkiyle ve odama girdim. Ancak babamın ciddi olduğu
peşimden odama
geldiğinde belli olmuştu. "Kadın halledecek oğlum,
çekinmene gerek yok. Neticede öz anan değildir, üveydir. Kendisi kabul
ediyor, ben kabul ediyorum, niye itiraz ediyorsun?" deyince, "Ya baba
sen hasta mısın, kadın benim üvey de olsa annem, böyle
saçmalık olur mu?" dedim.
Ama babam
aynı sözleri tekrarladı. "Biz ikimiz bu işin tüm vebalini
üstümüze aldık oğlum, bunun günahını öte tarafta biz
vereceğiz. Senlik bir şey yok!" dediğinde, "Ya baba
senin kafan iyi mi, böyle şey olur mu ya, delirdiniz mi siz?" dedim öfkeyle ve zorla çıkardım
odadan, kapıyı da kilitledim. O
gece gözüme uyku girmedi. Nasıl olur da böyle bir şeyi
akıllarına getirebildiklerini anlayamıyordum.
Birkaç gün bakkala
gitmedim, odamdan dışarı çıkmadım. Öfkem
geçtiğinde yeniden bakkala gittim, ama özellikle annemin yüzüne bakmamaya
çalışıyordum. O
da aynı şekilde davranıyordu
bana. Babam da konudan bahsetmedi bir daha. Ancak bu mesele yıllar
yılı içimi kemirip durmuştu, ta ki şimdiye kadar...
Vakkas
sırıtarak bana baktıktan sonra, "Soyun lan göt!" dedi
öfkeyle. Abuzer ve Vakkas'ın bakışları önünde utana
sıkıla soyunmaya başladım. Annem başını öne
eğmişti, beni görmek istemiyordu. Baksırım döl içinde kalmıştı. Boşalmıştım
ama hiç
hissetmemiştim bunu. Yarağım Abuzer'inki kadar büyük olmasa da
Vakkas'ınki kadar vardı. İyice şişmiş,
sertleşmişti.
Tamamen
çıplak kaldığımda, Vakkas, "Lan tüysüz, daha önce hiç
karı
siktin mi?" diye sordu. Yaşadığım
heyecanı hemen anlamıştı. Bu soru karşısında
yüzüm daha da kızardı, çünkü bu benim için ilk olacaktı.
Hayatımda sikeceğim ilk kadın üvey annem olacaktı. Annem de
cevabımı bekliyor gibi başını kaldırıp
gözlerini bana dikmişti.
Başımı
'Yok' anlamında yukarı kaldırdığımda Abuzer ve
Vakkas kahkahalara boğulurken, annemin kızaran yüzünün şekli değişti. Birazdan
üvey oğlunu milli yapacaktı. Abuzer
iğrenç kahkahalarının arasında, "Koca karı
oğlunu milli edecen, gurur duy!" dediğinde, Vakkas, "Bu
yaşa kadar niye beklettin bu oğlanı, verseydin ya daha önce!"
dedi sırıta sırıta. Babamın dediğini
yapsaydım annem beni yıllar önce milli etmiş olurdu. Şimdi
de milli edecekti, ama aradan 5 yıl geçmişti.
Vakkas, "Ulan
göt, bak bu akşam buraya gelmesen bunlar olmayacaktı, milli
olamayacaktın. Demek ki olacağı varmış,
hayırlı olmuş!" dediğinde, Abuzer, "Şükret lan bize pezevenk, sayemizde erkek olacaksın!"
dedi. Sonra da annemi
bana doğru iterek, "Hadi koca karı, senetleri imzaladın,
şimdi de yapman gerekeni yap!" dedi gülerek. Vakkas da, "Dur
bakalım, nasıl olacak bu iş ben de çok merak ediyorum!"
diyerek sırıttı.
Annem bana
doğru bir iki adım attı. Ben olduğum yerde duruyordum.
Kalbim heyecanla atıyordu. Yıllar önce babamın
yapmamızı istediği şey şimdi gerçek olacaktı, ama yanımızda iki yabancı
adam varken. Yaşadığım
heyecan anneminkinden çok daha fazlaydı. Annem altına yastık
koyduğu dizlerinin üzerine çöktü. Başını hiç
kaldırmadan sol elini çekinerek halen üzeri döllerimle kaplı
yarağıma attı. 10 yaşında sünnet olduğum günden
sonra ilk defa eli sikime değiyordu. O an içimden bir elektrik akımı
geçti sanki.
Başını
kaldırmadan sertliğini koruyan yarağımı tutup sıvazladı parmaklarının ucu
ile. Sonra da ağzına aldı. O an
bayılacak gibi oldum. Döllerle kaplı yarağım üvey annemin
ağzındaydı. Az önce Abuzer ve Vakkas'ın oluk oluk döllerini
yutmuştu, benimkinden de iğrenmiyordu.
Yarağımın
kafasını dudaklarının arasında bir süre emdi meme emen
bir bebek gibi. O anda elimi saçlarına attım. Her zaman arap
sabunuyla yıkadığı saçlarını okşarken annem
de gittikçe kalkan yarağımı ağzına daha çok almaya başladı. Dili yarağımın
kafasına değiyordu, daha doğrusu
ağzının içindeki yarağımın kafasını
dilliyordu. Annem böyle sakso çekmeyi nereden öğrenmişti?
İbadetini aksatmayan, tesettürlü bir kadın için sıra
dışı bir durum gibi görünüyordu bu hali.
Annemin saksosu
gittikçe hızlanıp yoğunlaşmaya
başlamıştı. Ben de saçlarını çekiyordum. İki adam da pis pis sırıtıp
bize bakıyor, alay ediyor,
küfrediyordu. Annem başını ileri geri oynatmaya
başlamıştı artık, aynı zamanda sağa sola
çeviriyordu. Yarağım son noktasına gelmiş,
şişmiş, demir gibi sertleşmişti. Abuzer, "Koca
karı,
tamam hadi!" dediğinde annem yarağımı
çıkardı ağzından. Ayağa kalkarken gözlerimiz
kesişti. Yüzü kıpkırmızıydı yine.
Yaşadığı utanç çok barizdi, ama ikimizin de başka
şansı kalmamıştı.
Abuzer annemin
sulu dışkısı ile kaplanan yarağını
çantasından çıkardığı ıslak mendillerle
silmişti. Kalkık yarağını göstererek, "Yala bakalım, daha da sertleştir şunu!"
deyince annem
eğildi, bu kez dizlerinin üzerine çökmeden ayakta domalarak
ağzına aldı yarağını. İştahlı bir
saksoya başlamıştı, öne arkaya ağır hareketlerle
yaylanarak Abuzer'in yarağını ağzına sokup
çıkarıyordu. Sağ eli ile Abuzer'in elini tutmuş, sol elini
de kaslı ve kalın kalçasına dayamış destek
alıyordu, tam önünde değil, hafif çaprazında
kalmıştı Abuzer'in.
"Immm, ommm,
ummm!" sesleri çıkara çıkara saksoya devam ederken, Vakkas, "Hadi lan, ne duruyon, sen de
katıl öyle öküz gibi durma!" dedi pis pis
gülerek. Sonra da, "Sen de ananın amını em!" diye
adeta emir verir gibi konuştu. Annem bu konuşmayı
duymamış gibi saksoya devam ederken, Abuzer, "Hadi geç!"
dedi başıyla işaret ederek.
O zaman annemin
arkasına geçtim. Ellerim ilk anda kalçalarına değdiğinde
boşalacak gibi sarsıldım. Sonra da dolgun ve yağlı göt
yanaklarını kavradım. Annem arkasında olduğumu
biliyordu, ama hiç tepki göstermiyordu. Yavaşça dizlerimin üzerinde çöktüm. Şimdi
annemin kıllı ve ayrık duran amı ile
genişlemiş ve sulu dışkısı ile
kaplanmış göt deliği karşımdaydı.
Yatağın
üzerinde duran el havlusuna uzandım ve bununla göt deliğinin
ağzını sildim. Bu sırada annem sanki benim daha rahat
etmemi istiyormuş gibi yana doğru birkaç adım atarak Abuzer'in
önüne geldi. Ben de dizlerimin üzerinde sola kaydığımda amı ve götü tam karşımdaydı
yine. Kalçalarını tutup
okşarken annem başını hızlı hızlı
kaldırıp indirerek Abuzer'in yarağını
boğazına kadar sokup çıkartmaya başlamıştı.
Belden yukarısı aşağı yukarı kalkıp
iniyordu.
Göt
yanaklarını kavradım. Annem bacaklarını iki yana
açtı biraz daha. Benim ne yapacağımı biliyordu, daha rahat
ve zevk alabilecek pozisyonu yaratmıştı hem kendine hem de bana.
Yavaşça başımı yaklaştırdım. Ayrık
duran kıllı amına dilimi değdirdiğimde iğrendim
ilk başta. Abuzer annemin amını adeta yerken ben
iğrenmiştim. Dilime ve ağzıma garip, kekremsi bir tat
gelmişti.
Ancak annemin
ağzımın ve dilimin amına değmesinden büyük bir keyif
aldığını koca gövdesi titrediğinde anladım. O
zaman yeniden dilimi uzattım ve amını bir dondurma yalar gibi
yaladım. Annem o anda ağzı yarakla dolu olduğu halde
inlediğinde doğru yolda olduğum belliydi. Dilimi amına bastırarak yaladım bu sefer. Amının
etli, kızgın ve
sarkmış büyük dudaklarının titrediğini gördüm, içinin
yakıcı sıcaklığını hissettim.
İki elimi
kalçalarına attım. Siyah tüylerle kaplı dolgun
kalçalarını kavradım sıkıca. Yeniden daha da
bastırarak amını dillediğimde annem götünü oynattı
sağa sola. Bu sırada Vakkas annemin sağ elini alıp
yarağına attı. Annem de yarağını sıvazlamaya
başladı hemen ardından. Yüzümü daha da
yaklaştırdım ve koku almamaya çalışıp
amını emmeye başladım.
Acayip bir
şeydi bu. Annemin geniş, derin amı ağzımla
bütünleşmişti. Dilimle, dudaklarımla amını emiyor,
yalıyordum. Amının ve kasıklarının siyah sert
kılları yüzüme, dudaklarıma batıyordu, ama
aldığım keyfin yanında hiçbir şeydi bu. Benden hariç
annem de büyük bir zevk alıyordu. Götünü oynatmasından ve yarakla
dolu ağzına rağmen çıkardığı iniltilerden
anlaşılıyordu.
Yarağım
sertliğinin son noktasındaydı artık. Biraz önce
boşalmıştım ama hiç hissetmemiştim. Oysa şimdi
tüm bedenimle, ruhumla hissediyordum bunu. Yarağımın içi bir an
önce annemin amına girip akmak isteyen döllerimle doluydu. Kendimi tutmak
için çabalıyordum. Abuzer ve Vakkas gibi deneyimli
olmadığım için bunu ne kadar başarabileceğimi bilmesem
de elimden geleni yapmaya çalışıyordum.
Annemin
amını iştahla emerken, annem de daha yoğun ve iştahla
somuruyordu Abuzer'in yarağını. Aynı şekilde sağ
eliyle de Vakkas'ın yarağını koparacakmış gibi
sıkıyor, yoğuruyordu. Vakkas birkaç kez kafama vurup, "Anan
yanıyor lan!" deyip durdu.
İlk duyduğumda iğrenmeme
neden olan bu sözün maalesef doğru olduğu ortadaydı.
Annem
gerçekten de yanıyordu...
[Necmi]
|